Paylaş
Teknoloji ve onu kullanma yetisi sayesinde farklı zeytin çeşitlerinin sunduğu tüm nüanslar zeytinyağına aktarılabiliyor.
Bize de doğru zeytinyağını doğru yerde kullanarak bu zenginliği tabaklara aktarmak kalıyor.
İşin bir de sağlık yönü var elbette.
Yeni nesil yağlarda aromalar nasıl en küçük detayına kadar korunabiliyorsa zeytin meyvesinin vücudumuza iyi gelen tüm mucizevi değerleri de aynı şekilde korunuyor.
Son 30 yıldır gerçekleşen teknolojik devrim ve bilimsel araştırmalar bizi tarihin en lezzetli, en sağlıklı zeytinyağlarını tüketen şanslı bir nesil yapıyor.
Bu şansın hakkını vermek, zeytinyağını en doğru şekilde kullanmak da bize düşüyor.
Salatalık-yemeklik zeytinyağını unutalım
Zeytinyağı eşleşmesinden bahsederken unutmamız gereken ilk şey salatalık, yemeklik zeytinyağı kavramı.
Bunların üzerini elimizdeki en koyu kalemlerle çiziyoruz.
Zeytinyağını “salatalık” ya da “yemeklik” diye ayırmak yanlış.
Marketlerden gözlemlediğim kadarıyla “Kuzey Ege salatalık”, “Güney Ege yemeklik” gibi sınıflandırmalara giden, zeytinyağına deli gömleği giydiren ürünler var. Bir tek şirket düşünüldüğünde başarılı bir pazarlama stratejisi olabilir ancak tüketici üzerinde oluşturulan yanlış bilginin uzun ve kısa vadede mutfağa da sektöre de pek faydası yok.
Her bölgede kusursuz yağlar üretilebilir.
Salata için de yemek için de bir tek doğru yağ yoktur.
Hangi salata, yazın mı yapıyorsunuz kışın mı, marulla mı yapıyorsunuz, roka da serpiştiriyor musunuz?
Hatta çok şanslısınız da tazesinden kişniş, mizuna gibi farklı ürünlere de erişiminiz var mı? Salatanın içinde peynir var mı? Yoksa salatınıza biraz da enginar mı serpiştirdiniz, hatta bir kış günü pancar mı atıverdiniz...
Binlerce farklı şekilde yapabileceğiniz salatayı tek bir çeşit zeytinyağına indirgemek neden?
Zeytinyağı yemeğin
misafiri değil, ev sahibi
Zeytinyağı tabağımızın kenarında duran, beğenmezsek başka bir şişe açabileceğimiz üçüncü şahıs değil. Yemeğimizin ta içinde, kalbinde. Malzemeleri bağlayan, pişiren, lezzetini yukarı çıkarabileceği gibi aşağı da çekebilen, yemeğin ana bileşenlerinden biri.
Yemekleri yaparken nasıl birbirine yakışan sebzeleri eşleştiriyorsak, zeytinyağını malzemenin bir parçası olarak düşünmemiz gerekiyor.
Enginarla patlıcanı birlikte pişirmeyiz. Pancara domates koyma ihtiyacı duymayız. Patlıcanı bibere, domatese yakıştırırız.
Zeytinyağını da aynı bu mantıkla kullanmamız gerekiyor.
Tadıp, yakışacağı yerde kullanmak. Söylendiği kadar kolay aslında. Önümüzdeki birkaç yazıda bir harita oluşturmayı hedefliyorum.
Grameri anladıktan sonra geriye denemek, eğlenmek, kendi geleceğinizi oluşturmak kalıyor.
Mutlaka kusursuz zeytinyağı
Yemeğimizde nasıl çürük domates, bozulmuş et kullanmıyorsak hatalı zeytinyağı da kullanmayız.
Küf kokan bir zeytinyağı mis gibi kuzu ıspanağınızın canına okur.
Dolayısıyla salataydı, yemekti diye ayırmadan önce işe alfabeyle başlamak gerekiyor.
İlk adım besinlerimiz pişmiş ya da çiğ olsun hatasız bir zeytinyağı ile hazırlanmış olmalı.
Eşleşme konusunda ayrıntıya girmeden önce hatasız yağın nasıl olması gerektiğini hatırlayalım...
Bir zeytinyağının kusursuz olması erken ya da geç hasat olmasıyla ilgili değildir. Erken hasadın kusurlu olabileceği gibi tertemiz olgun hasat da mümkün. Kullandığımız yağı mutlaka koklayıp, tatmalıyız. Mümkünse ekmeksiz. Zeytinyağı zeytin meyvesini, taze otları, sebzeleri çağrıştırmalı. Olgun hasat da meyvenin, sebzenin olgun ama bozuk olmayanını çağrıştırmalı.
Sirkemsi, topraklı, odunsu, bayat kokmamalı.
Eskimiş zeytinyağı, bitkisel yağ, buğday, pirinç, bulgur, kahvenin ortak bir bayatlık kokusu vardır.
Evde uzun süre kalmış bu tür bayat ürünleri koklayarak antrenman yapabilirsiniz.
Her yemek temiz bir zeytinyağını hak eder.
Eşleşme çalışmalarına evinizde hatası olan yağı sokmayarak başlayabilirsiniz...
Paylaş