Paylaş
Egeli üreticiler konuştuğum kadarıyla zor bir yıl geçiriyor.
Mayıs ayındaki sıcaklar zeytinin çiçeklerine zarar verdiği gibi bir de yoğun bir dolu yaşadılar.
Pandemi şartlarında da maliyetler yükseldi.
İşinin inceliklerini bilen üretici zor iklim şartlarında da iyi bir ürün çıkarmayı başaracaktır. Ancak rekoltede yaşadıkları düşüklük ve pandemi maliyetlerini şişelerine yansıtmamaları zor görünüyor.
Bu sene zeytinyağımız daha da pahalı olabilir.
Ama zeytinyağını soframızdan eksik edecek halimiz yok.
Bir şekilde pazar hesabını denkleştireceğiz.
Zeytinyağı ilaç değildir
Son zamanlarda, zeytinyağının maliyeti yüksek bir ürün olmasını azık yapan iki eğilim kafamı kurcalıyor.
İlki zeytinyağının fiyatının bahane edilerek ilaç kategorisinde satışının savunulması. Zeytinyağı şifadır ama ilaç değildir.
Çok kaliteli zeytinyağının, küçücük şişelerde pahalıya satılarak, sabah bir kaşık şifa niyetine içilecek bir şey olmasının yolu hazırlanıyor.
Bu ülkede 1300 yaşın üzerinde zeytin ağaçları var.
Bilim insanları zeytinin ilk kez bu topraklarda aşılandığını düşünüyorlar. Zeytinyağlı yemekler diye koskoca bir başlığımız var mutfağımızda.
Zeytinyağı kültürdür, kültürümüzdür.
Buralı olmak, bu toprağın, kültürünün parçası olduğumuzu kabul etmek için daha kaç bin yıl geçmesi gerekiyor?
Pizza Napoli’ye özgü bir yiyecekken, göçmenlerle birlikte Amerika’da dünyaca ünlü bir yemeğe dönüştü...
Zeytinyağı da pizza gibi, binlerce yıldır Akdeniz’in parçası, aydınlatmadan gıdaya, ilaca her şeyi olmuş Akdenizlinin.
Ancak son yıllarda Amerikalı doktorların özellikle kalp hastalıkları konusunda yayımladıkları yazılar, sağlıksız Amerikan yiyeceğini Akdeniz diyetine evirme çabası, zeytinyağını Akdeniz’de başka türlü gündeme getiriyor.
Ne olduğu belirsiz yağları tüketme geleneği olan Amerika’da doktorların “gözünüzü sevelim bir kaşık zeytinyağı için” demesi çok normal.
Ancak binlerce yıldır yemeğini bu yağla yapan insanlara, zeytinyağı ilaçtır, bir kaşık için, küçük şişelerde ilaç niyetine satılsın demek bir kültürün atardamarını, en önemlisi de bindiğin dalı kesmek değil mi?
Sabah bir kaşık içtik zeytinyağını, yemekte ne kullanacağız, margarin mi? Ucuz ne de olsa...
Zeytinyağı kalbimize iyi gelmeye devam edecek mi?
Kaldı ki burada da zaman zaman yer vermeye çalıştığım araştırmalar gösteriyor ki, zeytinyağı da bir yağ.
Yani kalorisi yüksek bir besin olduğunun akıldan çıkarılmaması gerekiyor.
Yine aynı araştırmalar zeytinyağının, tüm öğünlerde kullanılmasıyla metabolizma üzerinde etkisi olduğunu gösteriyor.
Lütfen zeytinyağımıza sahip çıkalım. Zeytinyağı ilaç değildir.
Kültürdür, tarihtir, lezzettir, şifadır.
Eczanede satılan ruhsuz bir şişeye dönüştürülemez. O güzelim ağaca büyük haksızlık.
Kuzey güney
İtalya’nın geleneksel olarak güneyi zeytinyağcı, kuzeyi tereyağcı olarak ayrılmış bir ülke.
Güneyin zeytinyağı kuzey mutfağını çoktan fethetti.
Artık zeytinyağı ile yapılan risottoyu kimse tuhaf karşılamıyor.
En iyi restoranlarda da evlerde de et zeytinyağı ile mühürleniyor artık.
Tüketimi geçtik üretim konusunda Kuzey İtalya, güneyin pabucunu dama attı atacak.
Görünürlük açısından en azından. Alpler’in eteklerinde dört dörtlük zeytinyağı üretiyor kuzey. Bize yakışan da bu olmalı. Kültürümüzde olağan sağlığı ülke geneline yaymak.
Sabahları bir kaşık şifa niyetine içmek değil.
Sen de böyle söylersen
Geçtiğimiz günlerde bir zeytinyağı üreticisinin Instagram sayfasında, “kaliteli zeytinyağı, yemek pişirirken kullanılmaz. Yemeği suyla pişireceksiniz, sonra zeytinyağı ilave edeceksiniz” diyordu.
Dayanamadım yazdım, “Siz de böyle derseniz ne yapalım” diye...
Kaliteli zeytinyağıyla harika yemek pişer.
Yemek pişirirken yağı yanacak noktaya getirmek zorunda değiliz.
Bazı yemekler gerçekten sadece suda pişip, harika bir zeytinyağı ile taçlanabilir.
Ama her yemek de suyla pişer mi?
Hastane mutfağına mı dönüşsün evler?
Zeytinyağı pahalı bir ürün.
Çok kalitelisini bütçe el vermiyorsa yemekte kullanmak mantıksız ama keşke kullanılabilse.
Paylaş