Boşken Roma

İtalya yavaş yavaş normale dönmeye başladı.

Haberin Devamı

Yürümeyi yeni öğrenen çocuklar gibiyiz, biraz ürkek ve temkinli.
Yine de güzel havanın tadını çıkarmamak olmaz.
Oğlum Lorenzo Deniz’le, Roma’nın tarihi merkezini köşe bucak gezip normalde turistten yaklaşamadığımız anıtların sessiz hali önünde fotoğraf çekiyorum.
Umarım bir daha böyle görmeyiz ama itiraf ediyorum Roma boşken başka güzel.
Dile kolay üç ay şehre, sokaklara hasret kaldık.
Tarihi merkez sonrası ilk hedef Testaccio oldu.
Bir dönem oturduğum, en sevdiğim mahallelerden Testaccio, Roma için çok şey demek ama benim için son birkaç yıldır karabiber demek.
Mahalledeki küçücük baharat dükkanı Emporio delle Spezie şehrin en özel baharatçısı.
Roma’ya yolu düşen baharat meraklıları mutlaka uğrasın. Testaccio zeytinyağı ve ekonomi tarihi açısından da büyük önem taşıyor.

Haberin Devamı

Antik Roma’nın çöpü
Testaccio mahallesi bugün müze olan eski mezbahanın da merkezi.
Roma mutfağının sakatat kültürü bu mezbaha çevresinde gelişiyor. Eski mezbahanın tam karşısında da mahalleye adını veren tepe Monte Testaccio var. Monte Testaccio arkeolojinin en renkli sayfalarından.
Romalılar döneminde sadece zeytinyağı taşıyan anaforların yığılmasıyla oluşmuş bir çöp.
Şehircilik ve mimarlık konusunda hâlâ ellerine su dökemediğimiz Romalılar atık testileri rastgele atmamışlar.
Özel bir teknikle kırıp üst üste yerleştirdikleri testi parçaları dağ gibi karşımızda bugün.
Roma dönemi ekonomisi, yönetimi ve zeytinyağcılığına dair çok önemli bir kaynak bu eski atık alanı.
250 yılı aşan bir dönem boyunca buraya atılan amforaların hemen hepsi Romalılar döneminde adı Baetica olan Endülüs’ten geliyor.
Anforalar arasında çok az da olsa Libya ve Tunus’tan gelenler var.
İspanya’dan gelen testilerin Guadalquivir bölgesinin toprağından yapıldığını gösteriyor araştırmalar.
Zeytinyağı testilerinin hemen hepsi Dressel 20 olarak anılan alt tarafı tombul, ağıza gelindiğinde daralan cinsten... Amforları ilk kez kategorize eden Alman arkeolog Heinrich Dressel’den alıyor adlarını.
Araştırmaların yetkin isimlerinden İspanyol profesör Jose Remesal dağın en az 25 milyon testiden oluştuğunu düşünüyor. Vatikan nişancıları bir dönem Monte Testaccio’yu talim alanı olarak kullandıklarından ciddi bir kayba neden olmuşlar.

Şarabın neden tepesi yok?
Roma’nın ortasında neden atık zeytinyağı testilerinden bir dağ var da şarap testisi dağı yok?
Bu sorunun pek çok cevabı var.
Arkeologlar, Romalıların şarap testilerini başka şekillerde tekrar kullandıklarını ancak zeytinyağı testilerinde, bir sonraki kullanıma kadar bayat zeytinyağı tadı ve kokusu oluşacağı için kullan at yoluna gittiklerini düşünüyor. Zeytinyağı amforalarının diğerleri gibi betona dönüştürülmesinin mümkün olmaması da nedenler arasında sayılıyor.
Ben Roma’nın bayat zeytinyağı kokusuna katlanamadığından bir dağ yarattığı fikrini seviyorum.
Tepeyi oluşturan Dressel 20 amforaların üzerinde bugün hasret olduğumuz şeffaflıkta Tituli Picti denilen “etiket”leri var.
Tituli Picti, öncelikle amforanın boş halinin gramajını ihtiva ediyor. Bu şekilde ağırlık konusunda üçkağıtçılığın önüne geçmeye çalışmışlar.
Zeytinyağının geldiği bölge, satıcısı, ithal eden kişi, bir yerden başka yere taşıyan, ürüne eli değen herkes kayıt altında.
Avrupa’da marketlerde satılan şişelerde “AB ülkelerinde ya da AB dışı ülkede üretildi” yazmak kafi.
Bölge, üretici, ithalatçı gibi bilgilerden haberimiz yok çoğu zaman.
Araştırmalar Antik Roma’da kentlilerin kişi başına yılda 55 litre zeytinyağı kullandığını gösteriyor.
Bu tüketimin yüzde 30’unun kişisel bakımda, yüzde 20’sinin mutfakta, yüzde 3’ünün aydınlatma ve yağlamada, yüzde 2’sinin ritüellerde, yüzde 0,5’inin de ilaç olarak kullanıldığı öngörülüyor.
Türkiye’de kişi başına 2 litreyi geçemiyoruz.
İtalya ortalaması 11 litre.
Yunanistan kişi başına yaklaşık 13 litre ile birinci sırada. İspanya ikinci, İtalya üçüncü.

Yazarın Tüm Yazıları