Paylaş
Maçakızı Otel’deki odamın önünde kocaman bir zeytin ağacı var ve ardında harika bir deniz.
Roma’dan uçağa bindiğimde kış günü buralara geleceğimi bilmiyordum. Beni buralara zeytinyağı attı. Ne de güzel yaptı.
Geçen perşembe İstanbul’da bir gerilla tadım düzenledim.
Gerilla olmasının sebebi son anda, hiçbir ön hazırlık yapılmadan, çok kısa zamanda gerçekleşmesi ve de nihai amacının zeytinyağının yolundaki taşlarla el verdiğince savaşmak olması.
Sabahtan bir grup şef ve gazeteci/yazar arkadaşlarımla tadım yaptık.
Onu da götüreyim bunu da derken 10 şişeden fazla İtalyan yağ getirmişim.
Uzun, zevkli, zeytinyağına dair çok ciddi şeylerin konuşulduğu bir tadım oldu.
Covid’in gölgesinde olduğundan ekip sınırlıydı, aramızdan birkaç kişi de son anda covid bağlantılı sebeplerden gelemedi.
Aman da Bravo’nun patron şefi İnanç Çenengil, Casa Lavanda’dan Emre Şen, Punica Sadece Nar’ın yaratıcıları Arzu ve Mehmet Girgin, yazar, tadımcı Ebru Erke, yemek tarihi araştırmacısı/yazar Aylin Öney Tan, Foxy ve Neolokal ailesinden Levon Bağış, Erim Leblebicoğlu, İstanbul’un sevilen İtalyan lokantalarından Scarpetta’nın sahibi Cem Orkut, şef Seray Öztürk, yemek tarihi araştırmacısı/yazar/editör Nilhan Aras’la harika bir tadım yaptık.
Önce İtalyan yağları tattık.
Farklı bölgelerden, Türkiye’de rastlanmayan koku yelpazesinde yağlar getirmiştim.
Maksat hem şef, yazar arkadaşlarıma hem de üreticilere yerel çeşitlerin ne kadar renkli olabileceklerini göstermekti.
Yaptığım çağırı üzerine yüzden fazla zeytinyağı gelmişti.
Ön eleme yapmak istedim.
Geçmiş tecrübelerimden bu tür çağrılara hayli kusurlu yağ geldiğini bildiğimden sürpriz olmasın istedim ama asıl sürpriz bana oldu.
Onca yağ arasında ciddi kusurlu yağ yoktu.
Çok mutlu oldum.
Küçük üretici her yıl bir adım daha ileri gidiyor. Bunu görmek çok güzel. Tüm üreticilerle teker teker tadım notlarımı paylaşacağım.
Sabah grubuyla o kadar yağın hepsini tatmamız mümkün değildi ama beni en çok şaşırtan yerli yağlarımızla, İtalyanları karşılaştırdığımız bir çapraz tadım gerçekleştirebildik.
Butik üreticilerimizle ne kadar gurur duysak azdır.
Öğleden sonra ise aynı ürünleri zeytinyağı üreticileriyle tattık. Bol bol konuştuk.
İtalya’da nasıl yapılıyor, burada nasıl, hangi konu nasıl gelişir gibi...
Burada şeflere, restoran sahiplerine büyük görev düşüyor.
Zeytinyağının tüketim pastasındaki payının genişleyebilmesi için, kaliteleri yükselen zeytinyağlarının mutfağımızın evriminde söz payı olabilmesi için şef üretici bağının güçlenmesi gerekiyor.
Elbette pandemi bu tür sinerjilerin önünde son üç yıldır ciddi bir set oldu.
Küçük de olsa adım atmaktan vazgeçmemek gerekiyor.
Köyünden, kasabasından, şehirden işini gücünü bırakıp “İtalya’da neler yapılıyormuş” diye tadıma gelen üreticilere sonsuz teşekkürler.
Yılmadığınız, daha iyi olmaya çabaladığınız, zor diye kaçmadığınız için.
Bugün Bodrum’dan bildirmemin sebebi de bu tadım oldu.
Aylin Öney Tan, Bodrum’da Villa Maçakızı’nın şefi Carlo Bernardini ile sohbet ederken bizim tadım fotoğraflarımızı gösteriyor ve Bernardini bu kadar çok ve farklı Türkiye zeytinyağını bir karede gördüğü için çok heyecanlanıyor.
İki günlüğüne buradayım ve zeytinyağı, zeytinyağı yemek eşleşmesi, yerel çeşitler, küçük üreticinin zeytinyağlarına nasıl vitrin olabiliriz üzerine konuşup duruyoruz. Bernardini ile 25 sene önce o çok genç bir şef, ben çok genç bir muhabirken tanışmıştık.
O İstanbul’u evi yaptı, bugün mutfak sahnemize büyük katkısı olan bir şef.
Yerli zeytinyağlarına böylesine heyecan duyması çok güzel.
Paylaş