Paylaş
Ağaçlar taşındığı, aynı büyüklükte başka bir zeytinlik yaratıldığı takdirde, elektrik enerjisi üretmek adına yapılan maden çalışmalarında zeytinlikler kullanılabilecek. Okuduklarımdan bunu anladım.
Ama yine de aklım takıldı...
Bu zeytinlikler zaten her şeye açık değil miydi?
Daha iki üç hafta önce İbrahim Tatlıses’in Burhaniye’de yapacağı AVM için sökülecek zeytin ağaçlarını konuşmuyor muyduk?
Hafızamızı çok değil bir üç dört yıl zorlarsak Muğla’da bir dolu köy ve zeytinliğinin madene dönüştürüldüğünü hatırlarız. Ya da hatırlamayız.
Muğla’da olduğu halde Türkiye’nin en başarılı Gemlik çeşidi zeytinyağlarından birini üreten Granpa’nın sahibi İbrahim Tokuç sessiz sedasız, karşı koyamayacağı bu yıkıma ilaç olmaya çalışmıştı.
Çevre köylüler “ağaçları söküp atıyorlar” diye haber verince İbrahim Bey kendi imkanlarıyla maden olan bu zeytinlik alandaki yaş ortalamasın 200’ü bulan, 200 Memecik, Domat, Dilmit çeşidi ağacı budayıp, söktürüp, kendi topraklarında hayata döndürmeye çalışmıştı.
Tüm bu haberleri okuduğumda ilk işim İbrahim Bey’e “Sahi sizin ağaçlar ne durumda” diye sormak oldu.
Birkaç tanesi kurumuş. Hayatta kalanlar henüz meyve vermeye başlamamış, “iki seneye kadar mahsul alırız herhalde” diyor.
Ağacı taşımakla olmuyor, her göç hareket etmeye programlanmış bizler için bile bir travma, kökünü toprağın derinlerine salıp, sarıldığı toprağı her şeyden korumaya programlı bir canlı için düşünün nasıl bir travma.
Osman Menteşe’nin, Duygu Özerson Elekdar’ın, İbrahim Tokuç’un, Zatara Farm’dan Efe’nin, Kürşat, Ertür, Özem... Sayfaları doldurabiliriz.
Bu insanların zeytinliklerini madene açabilecek bir güç var mı?
Peki ağrıyan sırtı yüzünden güçlükle topladığı, imkanlarının el verdiği yerde sıktırdığı zeytininin yağını yol kenarında oturup, bari çok olsun diye gübreye, pestisit’e boğduğu diğer ürünlerle birlikte satmaya çalışan Ayşe Teyze, Ahmet Amca’nın toprakları hakkında aynı şeyi söyleyebilir miyiz?
“Beyaz atlı bir prens gelip seni bu hayattan kurtaracak” dendiğinde, zeytinliğini maden alanına açmasına ne kadar kızabiliriz?
Sorun madene dönüşme ihtimalinden daha büyük.
Sadece zeytinlik değil, tüm tarım etkinlikleri tehlike altında.
Ayşe Teyze, Ahmet Amca’nın tüm sorunları, bizim de sorunumuz, damarımıza basıldığında değil her gün hatırlayıp, her gün destek olmamız, çözümün parçası olmamız gerekiyor.
“Zeytinime dokunma” değil de “Zeytinimize dokunmayalım” diyelim.
İlaçtı, polifenole göre fiyatlandırmaydı derken elitist bir ürün olma tehlikesiyle karşı karşıya olan zeytinin yağını koruma misyonunu bir kesimin elinden alıp, sen dokunma demek iş kolaylaştıran bir şey değil mi?
Zeytinimize dokunalım. Her teline, her dalına, her derdine, hep beraber...
Son olarak da eski linyit madenini zeytinlik yapıp Türkiye’ye çok başarılı bir butik zeytinyağcılık, iyileştirici tarım örneği hediye eden Zetay’ı anmak, çok kıymetlisiniz demek istiyorum.
Zetay’ın yaptığı türden başka seçimler, başka hikayeler mümkün.
Elektrik petrolden daha temiz değil.
Bunu bir kenara yazalım, orada bir köy var uzakta şarkısını repertuvarımızdan çıkaralım.
Hakiki gıda hakkımız, bu gıdayı sağlamasını beklediğimiz üreticinin de insan gibi yaşamak hakkı.
Bunu başarabilsek kimse zeytinliğine zaten dokundurtmayacak.
Bunun başarılması tüketici, kentli olarak seçimlerimizle.
Vizyon sahibi üretim, tarım ve çevre politikalarıyla mümkün.
Paylaş