Paylaş
İzledim derken herhangi bir spor programında filan değil. İnternet üzerinden. Ne olmuş anlayabilmek için durdura durdura, arka arkaya, yirmi-otuz kere izlemek zorunda kaldım. Böyle yapmak zorunda kaldım çünkü spor uleması derhal hep bir ağızdan Ozan Kabak’ı savunmaya geçtiler.
Normalde en ufak bir pozisyon için “İleri alalım, geri alalım, durduralım, ellinci kameradan bakalım, hakemin canına okumak için bir de şu açıdan bakalım” biçiminde, on saniyelik bir görüntü üzerine sabahlara kadar konuşanlarda bu defa görüntü filan yoktu. Ozan Kabak’ın tükürdüğünü ama tam da o sırada rakip futbolcunun Ozan Kabak’ın tükürdüğü yerde yuvarlanmakta bulunduğu, tükürüğün futbolcuya o şekilde isabet ettiğini ve hatta tükürüğün futbolun içinde olan bir şey olduğunu anlatıyorlardı. Gerçekten. İnanmayan varsa açar izletirim. Ben kulaklarıma inanabilmek için bu konuşmaları ileri geri ala ala, durdura durdura, her açıdan elli kere izledim, eminim.
Burada benim sıkıntım şu. Yolun başında, başarılı, gencecik bir futbolcuyu bunun için yiyip bitirelim, hatasını affetmeyelim, kariyerini bitirelim demiyorum elbette. Şunu diyorum: Böyle bir meseleyi bu komik sahip çıkışlarla geçiştirmek kötülüktür. En çok da Ozan Kabak’a.
Yapılması gereken önce isteyerek ya da istemeyerek birine tükürmenin bir karşılığını olduğunu söylemekti. Hukukta da hayatta da futbolda da. Yapılması gereken Ozan Kabak’ı uyarmaktı, tükürdüğü yere futbolcu denk geldiğini söylemek değil. Hadi bunları geçtim kendisine “Sen de tükürdüğün yere bi bak kardeşim!” dense bile yapılan bu komik savunmalardan daha yapıcı olurdu.
Ozan Kabak’tan zaten hemen özür açıklaması geldi. “Augustinsson’dan içtenlikle özür dilerim. Bilinçli bir hareket değildi, kaza eseri oldu. Kamera açısı yanıltıcı olabiliyor ama ona doğru tükürmeyi hedeflemedim. Böyle sportmenliğe aykırı bir hareketi kariyerim boyunca hiç yapmadım ve bundan sonra da yapmayacağım. Büyük bir şanssızlık oldu. Yine de rakibimden özür dilerim.” dedi Ozan.
Ben söylediklerine içtenlikle inanmak isterim. Neden istemeyeyim? Özür dilemek erdem. Orası da muhakkak. Ama işte özürle geçiştirilemeyecek irili ufaklı hatalar var. Onlara suç deniyor sanırım. Özür dilemekle suçun karşılığı olan cezadan kaçılamıyor. Aşağı yukarı adalet de böyle bir şeye deniyor sanıyorum.
Bakalım Alman Futbol Federasyonu ne diyecek? Ozan Kabak mı tükürmüş? Augustinsson tükürüğün geldiği yere mi denk gelmiş? Meselenin özü bu muymuş? Yoksa genç sporculara bu meseleden yola çıkarak spor ahlakı üzerine, centilmenlik üzerine, suçlar ve cezalar başka bir şey anlatmak mı gerekiyormuş? Göreceğiz.
Paylaş