Paylaş
Ama bazı cümlelerin ötesine geçebilecek miyiz, işte ondan hiç emin değilim. Çünkü hemen hemen hiçbir konuda yan yana durmayı başaramayan futbol camiası, iş, klişe kullanımına gelince akıl almaz bir uzlaşma içine giriyor.
“Lig maratonu” şahane kalıbını kullanmadan, “Çok iyi bir hazırlık dönemi geçirdik” demeden Türkiye’de bir futbol sezonunu açıp kapamak mümkün değildir mesela. “Uzaklardan çok sert bir vuruş”, “Ağlara giden topun gol olarak değer kazanmaması”, “Kademede boşluklar”, “Yatarak müdahalesi” gibi tanımları duymadan bir maç seyretmek/dinlemek imkânsızdır. Ben en çok “Orta yuvarlağın kendi yarı alanına bakan dilimi” tabirini severim, o da ayrı.
Sahalar pas verecek arkadaşını arayan ve kaleyi düşünen futbolcularla doludur. Yağmur çamur söz konusuysa muhakkak zeminin azizliğine uğranır. Kaleciler kalelerinde devleşir, defans oyuncusu topu söker alır, bireysel hatalardan dolayı puan kaybedilir. Futbolcular her maça galibiyet parolası ile çıkmasalar yenilmezler belki! Ya da tüm hatlarıyla yarı alana çekilmeseler!
Bir transfer sezonunda da, “Büyük bir camiaya geldiğimin bilincindeyim” cümlesini duymasak olmaz. Transferin “flaş ismi”ne “Transfer sezonunun en çok konuşulan isimlerinden biriydin ama burada karar kıldın” denmezse bir şeyler eksik kalmış demektir.
Teknik direktörle flört “Hoca görev verdiği sürece” ile başlarken, hocaya kırgınlık muhakkak “Yedek başlamam hocanın takdiriydi, saygı duyuyorum” ile ifade edilir. Teşekkür faslında “Bu akşam ligin kaliteli ekiplerinden biri olduğumuzu gösterdik. Galibiyeti, bizi yalnız bırakmayan taraftarımıza hediye ediyoruz” ifadesinden bir iki sözcük belki değişir, belki değişmez.
Basına atarlanılacaksa “Çok şey yazıldı, çok şey çizildi, artık çıkıp topumuzu oynayacağız” demek adettendir. Efendiliği ile ün yapmış futbolcu, hakemden illallah ettiyse “Bugüne kadar hiç bir hakem hakkında konuşmadım, ama her şey ortada, siz de görüyorsunuz” ya da “Hakem konusunda bir yorumda bulunmak istemiyorum ama biz bugün, bu müthiş taraftarımızla hakemi de yendik” demekle mükelleftir.
Maçtan önce “Buradan puan veya puanlarla dönmek istiyoruz” demek zorunluyken, maçtan sonra, skora göre, futbolcuların ve teknik direktörlerin şu cümleleri kurması şarttır: “Hocamızın isteklerini sahaya yansıtmaya çalıştık”, “Rakibimizden iyi oynadık ama onlar girdikleri pozisyonları değerlendirdi”, “Bundan sonra tüm maçlarımızı kazanıp, rakiplerimizin puan kaybetmesini bekleyeceğiz”, “Bu deplasmanı kayıpsız atlatmamız gerekiyordu”, “İyi oynayan taraf bizdik ama maalesef maç berabere bitti”, “Son haftalardaki çıkışımızı sürdürmek istiyorduk”, “Çok basit goller yedik”, “Oyunun genelinde topa sahip olan taraf bizdik”, “Artık her maç final havasında”, “Takım olarak çok iyi mücadele ettik.”
Hadi hepsi bir yana, öyle kopyala yapıştır bir haber dili oluşmuş ki, insan kulaklarına inanmıyor. Bir teknik direktörün, takımını o haftaki maça nasıl hazırladığını anlatan bir haberde mesela, teknik direktörün adı birinci cümlede geçerse, ikinci ya da üçüncü cümlede tekrara düşmemek için illa ki “Tecrübeli teknik adam” deniyor. Buraya kadar hepimizin ezberi tamam. Şaka şurada başlıyor: “Roberto Carlos takımını maça çok iyi hazırladığını söyledi. Kazanmanın tek hedef olduğunu söyleyen tecrübeli teknik adam ……”
Futbolseverler hatırlayacaklardır Roberto Carlos, futbolu 2011-2012 sezonunda bırakmıştır. Tecrübeli teknik adama uzun lig maratonunda başarılar dileriz!
Paylaş