Paylaş
“Elit sporcular” denen sınıfa mensup olmayan, ömürlerini hiçbir karşılık beklemeden bir spora veren sporculardan birinden, Kış Olimpiyat Oyunları’nda Türkiye’yi Alp disiplininde temsil eden Tuğba Kocaağa’dan güçlü bir ses çıkmış.
“Bize ne verdiler ki ne bekliyorlar?” demiş.
Sporcu arkadaşları Kelime Çetinkaya ve Sabahattin Oğlağo’ya, elde ettikleri “kötü” sonuçlardan sonra yapılan eleştirilere isyan etmiş. “Kelime ve Sabahattin çok eleştirildiler. Eminim aynı şeyi bize de yapacaklar. Bunun da biraz baskısı var üzerimde. Kötü şeyler yazacaklar ve konuşacaklar diye insan kötü hissediyor kendisini. Nasıl çalıştığımızı bilmiyorlar. Bu şartlar altında buraya gelmemiz bile büyük bir başarı. Bize ne verdiler ki ne bekliyorlar?” demiş. O kadar haklı ki.
Tuğba, inan ki biliyoruz. Birileri bilmiyor ama biz biliyoruz. Her tür zorluğa, imkânsızlığa karşın nasıl inatla, aşkla, şevkle spora devam ettiğinizi biliyoruz. Ülkede sporcu yetiştirme işinin kimlerin iki dudağının arasına bırakıldığını, sizlerin ve ailelerinizin sırtındaki maddi manevi yükleri, yaşadığınız zorlukları, yolunuzdaki yokuşları, hepsini biliyoruz. Nasıl çalıştığınızı biliyoruz.
Kimsenin spor politikası diye bir şey üzerine iki dakika düşünmediğini, ülkenin sporcu yetiştirme işinin bir takım şirketlerin sponsorluk lütfuna bırakıldığını, sporcu kafilelerini spor kültürü ile değil hükümet ihsanı ile yolcu edildiklerini biliyoruz. Kimsenin rant hesaplarını bir yana bırakıp sporcu yetiştirmek, spor kültürü aşılamak için daha çok semt sahası, açık spor tesisi, oyun alanı yapmak için uğraşmadığını biliyoruz.
Antrenörlerin çok düşük maaşlara çok ağır koşullarda çalıştırıldığını, güvencelerinin yöneticilerin keyfine teslim edildiğini, para hesapları yüzünden sporcuların sakat sakat sahalara sürüldüğünü, sonra da doğru dürüst tedavi ettirilmediğini, o sporcuların aktif spor hayatlarını sonlandıranlardan hesap sorulmadığını biliyoruz. Reklam panosundan gelecek paranın derdine atletlere koşacak pist bırakılmadığını, ya da başka etkinliklerle para kazandırdığı için kimi spor tesislerinin antrenmanlara kapatıldığını da biliyoruz.
“Olimpiyatlarda yarıştığımız için kimsenin fazla sevindiği de yok. Herkes aldığımız derecelerle ilgileniyor. Oyunlar öncesi kış sporlarıyla ilgili fazla haber falan görmezken, kimse gelip bizimle ilgilenmezken, şimdi çıkıp yarış sonuçlarına göre değerlendirme yaptıkları zaman insan üzülüyor” demişsin.
Başarıya, sadece sonuca yönelik başarıya tapınmanın bunca pompalandığı, kazanmak dışında her şeyin aşağılandığı, mağlup olanın yok sayıldığı, birinciden başkasının tebrik edilmediği, kazanmak için her türlü değerden vazgeçildiği bir zeminde, o kadar haklısın ki.
“Buraya gelmek zaten belli bir puanı gerektiriyor. Sonuçta Türkiye’nin en iyi sporcularıyız. Elimizden gelenin en iyisini de yapmaya çalışıyoruz” demişsin. Bunu da biliyoruz.
Nasıl çalıştığınızı, nasıl emek verdiğinizi biliyoruz. Elinden gelenin en iyisini yapmayan tarafın siz olmadığını bildiğimiz gibi.
Paylaş