Paylaş
Yuzuru Hanyu’nun sınırları zorlama özelliği, aslında buz pateni severler için daha da eski bir mevzu. 2012 Dünya Şampiyonası kısa programda yedinci olduğunda, seyirci o yarışma için Hanyu’dan umudunu kesmişti. Buz pateni gibi kısa program derecesinin çok önemli olduğu bir sporda, herkes içinden “Bir dahaki sefere” demiş, kurtlar sofasında bu sene ona ekmek çıkmayacağına emin olmuştu.
Ama çelimsiz Japon çocuğu, ertesi gün serbest programda, hem kendisinin hem de buz pateninin sınırlarını zorlayıp, boynunda bronz madalyayla kürsüye çıkmayı başardı. Hikâyesini sonradan öğrendik. Yuzuru Hanyu, o yarışmaya, 2011’de Japonya’da meydana gelen deprem ve tsunami felaketini yaşayıp gelmişti.
Hanyu, deprem olduğunda Sendai’daki buz pistinde antrenmandadır. “Hiçbir şey yapamadım. Yapabileceğim tek şey hayatta kalabilmekti. Birden sarsıntılar durdu. Ayağımda patenlerle binadan koşarak çıktım” diyen Hanyu’nun ailesinin evi de büyük hasar görür. Bir süre depremzedeler için kurulmuş olan merkezde kalırlar, orada yaşadığı dayanışmadan çok etkilenir. “Depremden zarar görenler için bir şeyler yapmalıydım. Yapabileceğim tek şey de paten kaymaktı” düşüncesiyle yola çıkar. Düzenlenen gösterilerde depremzedeler için toplanan para 150 bin doları bulur.
Yeniden yarışmalara dönme zamanı gelmiştir ancak Sendai’deki buz pisti kullanılmaz haldedir. Hanyu, kulüpteki diğer sporcular ve antrenörler, önce Hachinohe’de sonra da Yokohama’da antrenmanlara devam ederler. Hanyu çok çalışır, sonucunu da alır. 2012 Dünya Şampiyonası’na gidecek Japon Milli Takımı’na katılma hakkını elde eder. Kimsenin ihtimal vermediği o bronz madalyanın ardında, depremden ayağında patenleriyle koşarak kurtulan bir çocuğun hikâyesi vardır.
O yüzden Soçi’de aldığı tarihi puan çok şaşırtıcı değil. Zaten söylüyordu: “Ben de bir meydan okuma ruhu var.” Sınırları zorlamak demişken Hanyu’nun şu cümlelerini eklemeden yapamayacağım: “Kısa zamanda çok iş yapmak zorundaydım. Aynı zaman da okul var. Bir de astım hastasıyım. Yani fizik olarak pek güçlü sayılmam…”
Yuzuru Hanyu, Japonya’ya, ilk kez katıldığı Olimpiyat Oyunları’ndan kazandığı altın madalyayla dönüyor. Olimpiyat altını boynunda, ama belli ki, gücünü sol memesinin altındaki altından alıyor. Alper Uçar gibi…
Beş yaşından başlayarak sınırları zorlayan Alper Uçar gibi. Tesis sıkıntısına, antrenman saatlerinin azlığına, ailesinin üstüne binen maddi ve manevi yükün ağırlığına rağmen, yarın, Olimpiyat Oyunları’nda Türkiye’yi temsil eden ilk patenci olarak buza çıkacak olan Alper Uçar gibi. 24 yaşına kadar tek erkeklerde yarışan, sonra buz dansına geçen, branş değiştirdiği halde hem Üniversite Oyunları’nda madalya kazanan, hem de Olimpiyat vizesi alan Alper Uçar gibi…
Alper, yarın sırtında sadece partneri Alisa Agafonova’yı değil, bu memleketteki kadim buz pateni aşkını da taşıyacak. Alper kayarken Kenan Onuk’un sesi duyulacak.
Alper, yarın o piste zaten boynunda altın madalyayla çıkacak. Çünkü kimsenin ihtimal vermediği bu Olimpiyat rüyasının ardında Türkiye’de birkaç ayrıcalıklı spor dışında bir spora ömrünü veren beş yaşındaki bir çocuğun hikâyesi var.
Madalyayı ne yapalım, sol memesinin altındaki yeter.
Paylaş