İyiler için. Deliler için.

Semih Kaya için yazmıştım bunu, şimdi bir kez de Veli Kavlak için.

Haberin Devamı

"Rakip takım oyuncusuyla mücadeleye girdim. Ben topa dokundum, rakip de bana dokundu ama ayağını hemen çekti. Normal bir fauldü. Hakem kırmızı kart verince çok şaşırdım. Açıkçası ne yapacağımı bilmiyordum. Olcay ve Ersan geldi. Hakemle konuştuk. Pozisyonun kırmızı kart olmadığını söyledik. Hakem de kararını değiştirdi ve bana teşekkür etti. O anda 1-0 geride olduğumuzu düşünmedik" diyen Veli Kavlak için.

Futbolun pis gündemi içinde arada kaynadı kazandıkları penaltının ağır bir karar olduğunu düşünerek topu bilerek rakip kalecinin kucağına atan Eslem Öztürk için:

Türkiye'de futbol sevgisi, kimileri için deliliğe çok yakın bir yerde durur. Makas çok açıktır çünkü.

Haberin Devamı

Bir yanda futbola ait her şey; düşmanlık, nefret, ırkçılık, ayrımcılık ve para üzerinden yürür, bir yanda “Başka türlüsü mümkün” fikri durur. O yüzden futbolun delileri, futbolu neden sevdiklerini her gün her gün ezber etmek zorundadırlar. Futbolu neden sevdiklerini hatırlamak için, durmadan kendi kendilerine sorular sorarlar ve elbette kendi kendine konuşana buralarda deli derler.

Sen seversin, futbolun aklı fikri hakemdedir. Sen ondan gözünü alamazsın, futbolun gözü paradadır.Sen en ufak bir güzel söze razısındır, futbol küfreder.Sen pas beklersin, futbol topu taca atar. Sen seversin, endüstriyel futbol satın alır.Deliler bir türlü karşılık alamadıkları bu aşktan bir türlü vazgeçmezler. Umutlarını, kırıldığı yerden her gün yeniden yapıştırırlar. Tutkal, hunilerinin içinde saklıdır.

O makas, bir açılır bir kapanır. Delirmemek olanaksızdır. Bir önceki hafta bir teknik direktör, kendisine dirsek atıldığını hakeme anlatmaya çalışan bir futbolcuya“Numara yapma!” der. Bir futbolcu “Bunu bazılarına öğretemediğimiz için özür dileriz!” konulu sempozyumda konuşma fırsatını es geçeyim demez, hemmen lafı yapıştırır. Bir başkan önce “Eğlence olan futbolu amacının dışına çıkarıyoruz. Ana sorun bu” der, sonra Ferhan Şensoy’un “kes kel alaka” dediği türden bir akıl yürütme yapar: “Siz Atatürk'ün askeri olmazsınız çünkü başkanınız çürük raporu aldı” der.

Haberin Devamı

Sonra bir futbolcu çıkar, bir derbi maçında, hem de rakip takımın baskılı oynamaya başladığı anlarda, kale çizgisinden dışarı çıkan top için aut kararı veren hakemin yanına gider, “Hocam benden çıktı” der, korner olduğunu söyler, hakem kararını değiştirir. Şak makas kapanır, deliler çok sevinir, üstlerine çöken deli kederleri dağılır, koşup Semih Kaya’ya sıkı sıkı sarılasıları gelir. Semih Kaya da delidir galiba!

Semih Kaya’ya bakarken,akıllarından Metin Oktay’ın görüntülerini geçer. O görüntülerde Metin Oktay, Fenerbahçe ağlarını yırtan golünü anlatırken, sporda “rekabet” diye adlandırılan şeyin, piyasa koşullarındaki rekabetten çok başka bir şey olduğunu gösteren “Efendim ben o gölüm tarihe geçti, ama bu biraz da Fenerbahçe’nin büyüklüğünden geliyor” cümlesini kurar.

Haberin Devamı

Para, pul, maç başına anlaşma laflarının çok uzağındaki bir ülkenin taçsız kralı da delidir zaten. Onca korkunun, baskının, zulmünorta yerinde Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamlarına karşı durmuş, imza kampanyasına adını koymuş kral bir adamdır. Deliler futbolu neden sevdiklerini bir kere daha hatırlarlar.

Ama unutmaları çok sürmez. Çok akıllı bir taraftarın, sahadaki oyuncuların gözüne lazer tuttuğu sıradaki yüz ifadesinden çok korkarlar. İlaç saatleri gelmiştir zaten, usul usul koğuşlarına giderler. Semih Kaya’yı da, Metin Oktay’ı da yanlarında götürürler.

Yılmaz Odabaşı, okumalara doyamadığımız şiirinde şöyle der:

“/feride, sen bu kadar akıllının içinde nasıl

Haberin Devamı

nasıl delisin böyle?/”

Yazarın Tüm Yazıları