Ä°ki çelik bir heves

Alper Uçar’ın buz üstündeki zorlu hikâyesi, Türkiye’de birkaç ayrıcalıklı spor dışında bir spora gönül vermenin zorluklarını anlatır.

Haberin Devamı

Türkiye’de buz pateni sporunun, hiçbir spor dalına nasip olmayan bir seyir geleneği vardır. Denebilir ki, televizyon seyircisi, seksenli yılları, siyah beyaz ekranın karşısında portakal yiyerek ve ailecek buz pateni seyrederek geçirmiştir.
O yıllara ait görüntülere Kenan Onuk’un sesi ve Ravel’in Bolero’su eÅŸlik eder.  Seyirci, Bolero eÅŸliÄŸinde kayan Jayne Torvill Christopher Dean’i çok sever.  Kendi adıyla anılacak o meÅŸhur lale dönüşünü yapan Denis Biellmann’ı da öyle. Ä°gor Bobrin’i,ÂNatalia Bestemianova - Andrei Bukin’i de sever. Ama Katerina Witt’i bir baÅŸka! Åžimdilerde deÄŸiÅŸmiÅŸ olan puanlama sisteminin en kral puanı olan 6’yı kimseler vermez, hep ona saklar.Â
O yıllarda, Ankaralı bir avuç hevesli aile, Gençlik Parkı’nın buz tutmuş havuzunun üstünde kaymaya başlar. Türkiye’nin ilk buz pateni sporcuları işte bu ailelerin çocuklarıdır. Bir süre sonra Kurtuluş Parkı’nda küçücük bir pist açılır. Pist karlandığında kürekle kürenir, bahçe hortumuyla sulanır. Havalar biraz ısındığında yüzmeyle buz pateni arası bir spor yapılır.

Haberin Devamı


Ayaklarda iki çelik, kalplerde bir heves, ortada ne eÄŸitim almış bir antrenör vardır, ne federasyon, ne deÄŸerlendirme yapabilecek hakemler.Â1985 yılında, onlarca sporcu, heyecan içindeki aileleri, Devlet Balesi’nden rica minnet hakem koltuÄŸuna oturtulmuÅŸ jüri üyeleriyle ve bin bir güçlükle, ülkenin gayri resmi de olsa ilk ÅŸampiyonasını düzenlerler.


 Seksenler boyunca sporcular, ailelerin insanüstü çabalarıyla buz patenine devam ederler. Doksanlar ise olimpik buz pateni rüyası ile başlar. Ankara’daki açılışa davet edilen Katerina Witt, yaşanan izdihamda nerdeyse canını zor kurtarır. Bir buz pateni pistine henüz kavuşmuş insanların kendisine gösterdiği ilgiye anlam veremez.
Bir süre sonra sporcuların ana babalarından oluşan Buz Sporları Federasyonu kurulur, derhal uluslararası bir yarışmaya Milli Takım yollanır, federasyon Uluslararası Buz Pateni Federasyonu'na üye olmadığı için Milli Takım yarışma dışı kalır.


Zorlu Bir Başarı Öyküsü: Alper Uçar

Haberin Devamı


Alper Uçar, böyle bir ortamda, 1990 yılında, beş yaşındayken buz patenine başlar. Bir önceki kuşağın sporcularından tek bir açıdan şanslıdır. Leonid Khatcahatourov ve Cenk Ertaul gibi antrenörlerle çalışma şansı bulur. Ancak tesis sıkıntısı, antrenman saatlerinin azlığı, ailelerin üstüne binen maddi ve manevi yük bir önceki kuşaktan yadigâr kalır.

 
1996’da Yıldızlar, 2001’de Gençler Balkan Şampiyonaları’nda altın madalya kazanır. 2005 Dünya Şampiyonası’nda, Türkiye bu düzeyde ilk defa Alper ile temsil edilir.  Diğer ülkelerin sporcularıyla kıyaslandığında çok zorlu antrenman süreleri ve saatleri söz konusudur. Kimi zaman gece yarısını geçtiğinde biter antrenmanlar, kimi zaman sabah altıda başlar. Alper, beş yaşından üniversite çağına kadar bu koşullarda çalışır.

Haberin Devamı


Macar antrenör Andrasz Szaras’ın davetiyle Budapeşte’ye giden Alper, orada hem antrenmanlara devam eder hem de okur. Smeillweiss Üniversitesi-Beden Eğitimi ve Antrenörlük Fakültesi - Buz Pateni Bölümü’nü bitirir. 2009 yılına kadar Türkiye’yi, Avrupa ve Dünya Şampiyonaları dâhil birçok uluslararası yarışmada tek erkeklerde defalarca başarı ile temsil eder. Ailesi, maddi manevi hep yanındadır.


2009 yılında Dünya Kış Üniversite Oyunları’na Türkiye’nin ev sahipliği yapacağı kesinleştikten sonra, Buz Pateni Federasyonu’nun verdiği görevi kabul ederek buz dansına geçer. 2011 yılında partneri Alisa Agafonova ile Üniversite Oyunları’nda 16 branş arasında Türkiye’ye tek madalyayı kazandırırlar. O gümüş madalya, Türkiye buz pateni tarihine buz dansında ilk madalya olarak geçer.

Haberin Devamı


Alper ve partneri Alisa,  Federasyon desteği ile 2012 yılına kadar ABD’de devam eden çalışmalarını, 2012 Aralık ayından beri şampiyonların hocası Alexander Zhulin ile Moskova’da sürdürüyor. 2013 Avrupa Şampiyonası’nda 13. olan çift, ardından Şubat ayında yapılan 2013 Dünya Şampiyonası’na katıldı. Şimdi hedefleri 2014 Kış Olimpiyatları.


Alper Uçar’ın buz üstündeki zorlu hikâyesi, aşk, mücadele ve emek hikâyesidir. Ama aynı zamanda Türkiye’de birkaç ayrıcalıklı spor dışında bir spora gönül vermenin zorluklarını anlatır.


Bu zorluklar birçok sporcunun hevesini kırmış, yarı yolda kalmalarına neden olmuştur. Oysa artık futbol dışındaki sporların da gelişmesi, heveslerin kırılmaması, Alper gibi sporcuların başarılarının münferit kalmaması için devletin genel bir spor politikası oluşturması gerekmiyor mu?

Yazarın Tüm Yazıları