Paylaş
Hiçbir spora yakıştıramayız ama basketbol sahasında kavga çıkarsa canımız başka sıkılır. Basketbolda bir maraza çıktı mı, bizim kuşağın aklı çıkar.
Bir kere ortak bilinçaltımızda Beyaz Gölge dizisi çakılıdır. Hepimiz Los Angeles’daki Carver Lisesi’nde okumuş, Koç Ken Reeves’in eğitiminden geçmişizdir. Sahadaki en ufak bir tartışmada, dersler aksar diye basketbola başından beri karşı olan müdür yardımcımız Sybil Buchanan gelir de sorun çıkarır diye ödümüz kopar.
Ama bizim kuşak, en çok da basketbolda kırgınlıktan korkar.
Bir zamanlar çocuklar gol attıklarında Maradona, basket attıklarında Drazen Petrovic olurlardı. Potanın karşısına Petrovic gibi yürür, onun gibi faul atışı kullanmaya çalışır, topu onun gibi sektirir, derin bir nefes alırlardı. Top, paslı ve illa ki filesiz çemberden geçtiğinde, muhakkak “Drazen Petrovic, basket geçerli!” diye bağırırlardı.
Sonra çocukluklarının üstüne bir kırgınlık hikâyesi çöktü. Basketbol oynamak için müdire Sybil Buchanan ve muadillerini defalarca atlatmışlardı ama o kırgınlık hikâyesinin acısını hiç atlatamadılar.
Birbirlerinden hiç ayrılmayan, kimselerle odalarını da sırlarını da paylaşmayan iki takım arkadaşının, iki sıkı dostun, iki sırdaşın; Hırvat Drazen ve Sırp Vlade Divac’ın kırgınlık hikâyesini:
Yugoslavya'da iç savaşın yaşandığı, kardeş halkların birbirinin kanını akıttığı, ülkenin ırkçılığın azgın sularıyla boğuştu zamanlarda, 1990 yılında Petrovic ve Divac’lı Yugoslavya Dünya Şampiyonu olur. Kutlamalar sırasında sahaya elinde Hırvat bayrağıyla fırlayan seyirci, Divac’ın tepkisiyle karşılaşır. O an, yalnızca Yugoslav halklarının birleşmemek üzere dağılmasını resmetmez, aynı zamanda Divac ve Petrovic dostluğunun parçalanmasının da resmidir.
Bayrak protestosundan sonra Divac, Sırbistan'da kahraman, Hırvatistan'da hain ilan edilir. Oysa, “Bu sadece Hırvatistan'ın değil, hepimizin, Yugoslavya'nın zaferi!” diye düşünmüştür, derdini en yakın dostu dâhil kimseye anlatamaz. Drazen, dostu Divac’a kalbini bir daha açmamak üzere kapatır.
Üç yıl sonra, basketbol dünyasının bugün bile inanmak istemediği bir felaket olur. Drazen Petrovic, trafik kazasında hayatını kaybeder. Ölümüyle, sadece basketbol dünyasında asla dolmayacak bir boşluk bırakmaz, aynı zamanda bir zamanlar en yakın dostu olan Divac’a ömür boyu taşıyacağı derin bir yokluk bırakır.
Divac; barışamadığı, helalleşemediği, aralarına giren kırgınlığın bulutlarını dağıtamadığı dostunun ölüm haberini aldığında kıpırdayamaz bile. Savaşın parçaladığı dostluğun anısına savaşta anne ve babasını kaybeden bir kız çocuğunu evlat edinir, onu iki oğluna kardeş yapar. Ömrünü nefretin ve ırkçılığın izlerini silmeye adar. Yirmi yıl sonra dostunun mezarının başında “Artık sadece, savaşa kurban giden dostluğun hatıralarıyla yaşıyorum” der.
Pire’deki Barış ve Dostluk Salonu’ndaki kavga içimizi fena kararttı. Çünkü basketbolda bir maraza çıktı mı, bizim kuşağın aklı çıkar.
Paylaş