Paylaş
Patenci çok başarılı atlayışlar yapabilir, ama aynı zamanda dönüşleri de iyi yapması gerekir. Sadece dönmesi de yetmez, ayak ve pozisyon değiştirmeli dönüşleri de gerçekleştirmesi lazımdır. Bir tek atlama hareketiyle de olmaz zaten, atlayışları birbirine bağladığı kombinasyonlar yapmak zorundadır. Adım dizilerini, her biri onlarca teknik ayrıntıyla dolu diğer hareketleri filan saymıyorum bile.
Öyle “Atladım, havada üç tur, icabında dört tur döndüm, daha ne yapayım?” demekle yırtamaz. Buza inişinin ardından tek bacağının üstünde mümkün olduğunca uzun bir süre kayarak hareketin çıkışını kontrollü biçimde yaptığını göstermekle de mükelleftir. Ayrıca, açıkça görülür biçimde tek ayağının üzerine inmelidir. Serbest kalan ayağın iniş sırasında buza değmesi hata olarak kabul edilir.
Hadi hepsini yaptı, hareketlerin zorluk derecesini yükseltmek için bazı özellikler katmazsa olmaz. Tüm bunları yaparken, bir de müziğe uyum sağlamalı, teknik yeterliliğini, artistik becerisiyle birleştirmelidir. Bunun sekiz hareketin zorunlu olarak yapılacağı, başarılı olunamayan hareketin bir daha denenemeyeceği kısa programı var, üstüne ismi gibi pek de “serbest” olmayan serbest programı var.
Bütün bunlar, bizim buralarda, skora dayalı sporlara aşina olan ve fakat bir yandan da ömrünün bir bölümünü ekran karşısında kış olimpiyatları seyrederek geçiren neslin kafasını fena halde karıştırmıştır. Gol değildir, basket değildir, göğüslenecek ip de yoktur. O pembeli kız düştüğü halde, nasıl olmuştur da, çok beğendikleri kırmızılı kızı geçmiştir? Mavili oğlanın kesin hakkı yenmiştir, sabah beri fır fır dönmüştür halbüyse. Bülent Özveren haklıdır, komşulara gitmektedir bütün puanlar.
Sonra, bizim uzman buz pateni seyircimizde bile en ufak bir soru işareti bırakmayacak bir patenci çıkar buza: Alexei Yagudin. Buz pateni tarihi, birçok özelliği nedeniyle ismi hafızalara kazınmış patencilerle doludur. Kimi bir hareketi ilk kez yaparak harekete adını vermiştir, kiminin tekniği çok iyidir, kiminin artistiği. Katerina Witt, beş kere düşse ne olur, endamı yeter. Mudori Ito, arka arkaya üçlü atlama kombinasyonu yapan ilk kadın patenci olacak kadar iyi bir tekniğe sahiptir. Philippe Candeloro, sahayı boydan boya düello yaparak geçtiğinde artistik üstünlüğü nefes kesmiştir.
Ama bu defa başkadır. Alexei Yagudin bambaşkadır. Sanki bütün paten tarihini sırtına alıp çıkmıştır buza, sanki buz pateninin hep peşinde koştuğu mükemmellikle dalga geçmektedir. Yagudin, 2002 Salt Lake Kış Olimpiyatları’nda kısa programını kayarken, artık olay, tekniğin de artistiğin de çok ötesine geçmiş, bambaşka bir şeye dönüşmüştür. Patenin çeliğiyle buzu küreyerek havaya kar taneleri fırlattığında seyircinin şaşkınlığı ile coşkusu birbirine karışmıştır. Hâlâ pistin kenarındaki hakemlerin dayanamayıp seyirciyle birlikte alkış tuttuklarını hayal ederim. Serbest programdaki “Demir Maskeli Adam” performansı ise buz pateni sporunda eşi benzeri görülmemiş bir hadisedir.
Alexei Yagudin’den önce de sonra da çok iyi patenciler oldu, muhakkak. Ama onun yarattığı heyecan uzun zamandır uzaktı buz pistlerinden. Geçtiğimiz günlerde Jason Brown’ın Amerika Şampiyonası’ndaki serbest program performansına kadar.
Jason Brown bir Alexei değil, ama aklımızı aldı. Akılla pek işimiz olmaz zaten; buz pateni akıllı işi değil, deli işidir. Buzun üstünde, incecik çeliklerin tepesinde mükemmeli aramanın akılla nasıl bir ilişkisi olabilir zaten.
Paylaş