Beşiktaş’ın kaptanı

Tolga Zengin başka bir adam.

Haberin Devamı

Vakar, sanırım onun duruşuna en çok yakışan sözcük. Hayat, onu eşiklerde sınarken hep gözümüzün önündeydi. Onu; acısını yaşarken de, o acıyı efendi gibi taşırken de gördük. Sevinci ve öfkeyi yaşarken de. Hep sadeydi, hep sahici, hep hakikatli.

Tolga Zengin, doğru davranabilmenin en zor seçenek olduğu zamanlarda, teslim olmaya hiç niyeti olmayan, mesela, asla “Amaaan şekerim ben de fast food yedirmiyordum ama ne yapalım herkes yediriyor, kaçamıyorsun ki istesen de” demeyen bir ebeveyn gibi. Boyundan posundan hareketle, kalede neden daha sert olmadığı, müdahalelerinin neden yumuşak kaldığı sorulmuştu. Eğer birine zarar verirse, bunun vicdan azabını taşıyamayacağını söylemişti. Kimsenin böyle davranmıyor oluşuna hiç aldırmıyordu, o doğrusunu yapsındı.

Tanıl Bora, onun için “müstesna bir genç adam” demişti. Yaptığı son basın toplantısında bir kez daha gördük ki, Tolga, bu futbol ikliminde hakikaten müstesna bir adam. Herkesin darbuka derisini bir ucundan çekiştirip, gerim gerim gerdiği bir ortamda, o, her tavrı, her konuşması, her hareketiyle kas gevşetici işlevi görüyor. Aşırı kafein tüketiminden sinirleri harap olmuş Türkiye futboluna durmadan yaseminli yeşil çay ikram ediyor.

Ama bana kalırsa daha şahanesi, bunu yaparken asla suya sabuna dokunmamak gibi bir tavır içine girmiyor. Aksine, Tolga Zengin’in cümleleri, baştan aşağı zayıflarla dolu karneyi eline alıp “İkinci dönem daha sıkı çalışırsın” diyen bir babanın cümleleri gibi. Ağzından çıkan laflar ilerlerken, gereksiz yere sağı solu devirmiyor ama tam gediğine oturuyor.

Gözüne tutulan lazer için, sakince“Ben gözlerimdeki sıkıntı lazerden dolayı oldu demedim, lazer sıkıntıyı tetiklemiş olabilir dedim” dedi. Tolga’nın yerinde bir başka futbolcu olsaydı, yerden göğe kadar haklı olduğu bu konuyu öyle berbat bir hale getirirdi ki, iki takım arasında savaş çıkar, lig sonuna kadar, yöneticiler başta olmak üzere herkes birbirinin gözüne lazer bandırır sonra oyardı.

Ama Tolga Zengin, lafı başka türlü gediğine koydu: “Üstünde eşşek kadar yazıyor, ‘İnsan gözüne tutmayın’ diye. Ama kendi gözüne veya kendi oğluna tutmuyordur. Yasal işlemler başlatılmış. Şimdi o kadar gülmüyordur herhalde. İlginç olan, biri yapıyor öbürü gülüyor. Çocuk desen çocuk değil. Yaşını başını almış insanlar” diyiverdi. Bir de “Bu ülkede benim gözüme tutulan lazerden daha önemli şeyler var, insanlar aç. Büyük sıkıntılar var memlekette” cümlesi var ki, bu kaleden tee o kaleye atılmış bir goldü.

“Ben Tolga Zengin olarak Dany’e kefil oluyorum. Onda kasıt arayan gelsin bende kasıt arasın. Her anlamda her şekilde bu formayı giymişse öyle bir şey olamaz” derken, bir takımın kaptanı olmak için “ora”lı olmak gerekmediğini, ayrıca “ora”lı olmanın da öyle bir şey olmadığını gösterdi.

Bunu çok iyi bilen Beşiktaş taraftarı, onu, doğma büyüme Köyiçi çocuğuymuş gibi bağrına basıyor. Çünkü Dido’yu dinlerken ağlamak için Lazca bilmek gerekmiyor.

Keşke Kazım Koyuncu görseydi, kendisi gibi dal incesi Tolga Zengin’in bu günlerini.

Yazarın Tüm Yazıları