Paylaş
Rusya’dan gelen gazetecilerin sorularını yanıtlayan Beşiktaş teknik direktörü Slaven Bilic, “İstanbul derbilerinin hepsi birbirine benziyor. Bu sezon derbilerde hep aynı şeyi gördüm, az futbol, bol güreş ve inanılmaz bir gerginlik” demiş.
Kendisinin ne demek istediğini çok iyi anlamakla beraber, İstanbul derbilerinde sahada yaşanan şeyi güreşe benzetmesine ufak bir itirazım olacak. Güreş, son derece teknik bir spordur. Oyunları vardır. Güreşi, minderin üstünde iki adamın itişip kakışması değil de spor yapan zaten o oyunlardır.
O yüzden, bizim derbilerde yaşananları güreşe benzetmek, kasıtlı olmasa da haksızlık olur. Üstelik 1948 Londra Olimpiyatları’nı radyo başında geçirenlerden dinlediklerimden bilirim, o güreşçiler çok değişik adamlardır. Zarif, mütevazı, matrak, cesur.
Yaşar Doğu, Celal Atik ve Gazanfer Bilge üçlüsünün Yaşar Doğu’sundan söz açıldığında, minderdeki başarısından önce; tevazuu, kibirden nasibini almamış kişiliği, arkadaşlarının başarılarını yüceltme hevesi anlatılırdı. Kendisine defalarca yönetilen “Yaşar-Celal-Gazanfer üçlüsünden en iyisi hanginizdi?” sorusuna hep aynı cevabı verirmiş: “Ben bu işin hamallığını, Celal cambazlığını, Gazanfer de pehlivanlığını yaptı…” Bizim derbilerde nerede bu zarafet, nerede bu tevazu?
Üçlü, 1948 Londra Olimpiyatları’ndaki muazzam başarılarından sonra Kraliçe’nin davetlisi olarak gittikleri saray sofrasında, bir Kral’a, bir içkilere bakarlarken Celal Atik “Bu içkileri bir daha nerede bulacağız, kralını bulmuşuz, içelim” deyivermiş. Gazanfer Bilge, “Türk güreş ekibi olarak dut olduk” diye anlatmış o geceyi yıllar sonra. Bizim derbilerde nerede bu akıl dolu espriler, bu humor?
Gazanfer Bilge, memleketi Karamürsel’de yapımına çok büyük finansal destek sağladığı; Kocaeli Üniversitesi Gazanfer Bilge Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Beden Eğitimi Sınıf Öğretmenliği, Meslek Yüksekokulu, Stadyum ve Spor Tesisleri, Bilgisayar Laboratuvarı, İşitme Engelliler Okulu, Çocuk Yuvası gibi onlarca eğitim kurumundaki öğrencilere “Yurdumuzun kıt zenginliklerini hortumlayan, devleti ve bankaları soyanlar için ‘Nasıl da köşeyi döndü, helal olsun!’ demeyin, dedirtmeyin. Onları lanetleyin. Çaldıkları önce sizin sonra torunlarınızın geleceğidir. Haramın helalin ne olduğunu bilin, hakkınızı arayın” demişti. Nerde bizimkilerde bu cesaret!Bir röportajında da, kendisine son dönemdeki güreşçiler sorulduğunda “Meydanı öyle hale getirdiler ki herkes ortada itişir gibi güreşiyor. Kim daha fazla iterse ötekine yat aşağı diyor. O da sarılıyor dönüyor pat” demişti. Bilic’in kastettiği bu tür bir güreştir olsa olsa.
20 Nisan, Gazanfer Bilge’nin ölüm yıldönümüdür. Onunla birlikte memleketin zarif, mütevazı, matrak ve cesur güreşçilerini anmak isterim. Bu arada “Ermenilere bıraktınız meydanı, Allah belanızı versin eylemci çapulcuları” diye mesajlar atan, milli “sporcu” Rıza Kayaalp, Avrupa Güreş Şampiyonası’nda altın madalya almış. Onun adını bile anmak istemem.
Paylaş