Paylaş
İşe görüntü yönetmenliğinden başlayan ve kamera kullanımını çok iyi bilen Orhan Oğuz’un yönetmen olarak seçilmesi tesadüf değil. ‘Kinowa’, ‘Tommiks’, ‘Teksas’, ‘Pekos Bill’ gibi klasik çizgi romanların hastası olduğunu belirten ve sette tartışmasız herkesin hayran olduğu yönetmen Orhan Oğuz, diziyi çizgi roman tadı verecek şekilde tasarlıyor. Bir yandan da çekimleri izleyenin aklını meşgul edecek şekilde kurguluyor. Üç-beş dakikada bir kendi deyişiyle “Bana bakın, bakın!” diye vuruyor ekrana. Yani sık sık izleyicinin dikkatini çekecek bir şey oluyor dizide; bağırış, çağırış, patlama, kavga, gürültü... “Ben vurunca seyirci dönsün, bir daha da bırakamasın ekranı diye bir hayal kurdum” diyen Oğuz’un hayali gerçekleşmiş belli ki.
◊ Yeni dizilerin üç-beş bölümde yayından kalktığı, evliliklerin seneyi görmeden sona erdiği bu dönemde aralarına katılan birçok oyuncu olmasına rağmen çekirdek kadro inanması zor ama ilk bölümden bu yana birlikte. Hüsnü Çoban’ı oynayan Özgür Ozan’a “Peki hiç mi, ben de mesela bir yalıda, bir holding sahibini oynayayım, farklı setlerde bulunayım diye geçmiyor aklınızdan?” diye sormuştum. “Burası devam ederken başka bir işe başlayıp reyting nasıl gelecek, tutar mı tutmaz mı, oyuncularla anlaşır mıyız, senaryo iyi midir kötü mü heyecanlarına girmek istemiyoruz. Alıştık biz işimize. Tabii polisiye oynamak zor ama bu diziyi de Orhan Abi’den başka kimse çekemezdi” cevabını vermişti. Ekibe ve işe güven duygusunun yanı sıra sekiz saatte kesin paydos gibi dizi sektörümüzün hasret kaldığı çalışma koşullarının sağlanmış olmasının da bu başarıda payı olmalı.
◊ Projenin bir özelliği de ‘cinayet işlenmiş, kim yapmış’ın ötesinde, insanın kalbine ve vicdanına hitap etmesi. Toplumsal mesaj konusunu çok önemseyen dizi genellikle Rıza Baba (Zafer Ergin) aracılığıyla, fikrini belirtmekten, tartışmalara nokta koymaktan çekinmiyor. Özel günleri de atlamayan ‘Arka Sokaklar’ın çocuk gelinlerden yetkileri arttırılan bekçilere kadar değinmediği konu yok. Hatta jenerikte, çekimler sırasında hiçbir hayvana zarar verilmediğini belirten ibarenin altına büyük harflerle “Satın Alma, Sahiplen” bile yazıyorlar.
◊ Oyuncuların da polis eğitiminden geçtiği patlama, yangın kaza gibi sahnelerde bilgisayar efekti kullanılmayan dizinin gerçekliği de seyirciyi yakalıyor. Ayrıca, Zafer Ergin de, yönetmen de dizinin ‘olanla olması gereken arasındaki mesafeyi’ kapatmak için çaba sarf ettiğini vurguluyor. Yani ekrandaki, halkı için kendini ateşe atan, şefkatli, sıcak, vatandaşa elini uzatan polisi izlemek seyircinin hoşuna gidiyor.
20’nci yüzyılın en büyük beyinlerinden ikisini ‘Evrenin Efendileri’ bir anlamda hayata döndürüyor. İki büyük bilim insanı, Einstein ve Hawking’in röportajlarını ve kayıtlarını kullanan bu ufuk açıcı belgesel yeni tartışmalar ve karşı görüşler de ortaya koyuyor.
Beş program
1-Yeni sezon:
ABD hükümeti içindeki gizli bir kuruluşta çalışan ‘MacGyver’, yeni sezonda da olağanüstü zekâsı ve yeteneklerinin yanı sıra silah kullanmadan, fizik ve kimya bilgisiyle tüm zorlukları aşıyor.
(Foxcrime, cuma, 20.30, Türkçe dublaj seçeneği de var.)
2-Yemek: Lezzetli tariflerle ‘Peter Kuruvita ile Kıyılarda’da, Sydney’deki hayatına veda edip ailesiyle Sunshine Coast’a yerleşen Avustralyalı ünlü şef bölgenin kıyı mutfağında mevsimlik yemekler yaratmak
için çok lezzetli bir yolculuğa çıkıyor. (24Kitchen, cuma, 11.00)
3-Belgesel: Soyları tükenmekte olan büyük kediler için farkındalık oluşturmayı amaçlayan ‘Büyük Kediler’ belgesel serisi kapsamında bu hafta ‘Aslanların Kardeşliği’ var. Mtima, kardeşinin yardımıyla liderliği öğrenecek mi bakalım... (Nat Geo Wild, pazar, 20.00)
4-Film: Mel Gibson ve Vince Vaughan, ‘Adaletsiz’de zanlılara şiddet uyguladıkları medyaya yansıyınca kariyerleri tehlikeye düşen ‘ikieski usul’ polis rolünde. İki buçuk saatin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız. (MoiveSmart Premium, cuma, 20.00)
5-Reality: Bir uzman, ‘Ne Yediğini Biliyorum’da, bir grup kilolu insanın evine konuk oluyor ve tüm yediklerini bir hafta boyunca kayda alıyor. Saklamak, inkâr etmek mümkün olmayınca, alınan, harcanıp giden ve depolanan kaloriler ayan beyan ortaya çıkıyor. (TLC, perşembe, 21.30)
6
‘Parazit’in Oscar ödüllerinde tarih yazması üzerine “Ne menem bir şey bu Güney Kore sineması acaba?” diyenler için dev hizmet! İşte Güney Kore sinemasının evinizde deneyimleyebileceğiniz örnekleri:
◊ ‘Parazit’in başrol oyuncusu Song Kang-ho’dan bir uyuşturucu baronu draması:
‘The Drug King’.
◊ Kültürünü öğrenmeye ülkesine dönen dışarlıklı gençler filmi ‘Seoul Searching’.
◊ İflah olmaz romantiklere ‘Tune in for Love’.
◊ Bir aile karakomedisi ‘The Bros/ Biraderler’.
◊ ‘Parazit’in yönetmeni Bong Joon-ho’nun Cannes’da yarışan çevreci filmi ‘Okja’.
◊ Geçen yılın en güzel filmlerinden ‘Burning’. BluTv’den izlenebilen sonuncu dışında diğerleri Netflix’te.
Paylaş