Zararına istihdam (II)

YILBAŞI dolayısıyla ara verdiğim ‘‘zararına istihdam’’ konusunu işlemeye devam edeceğim.

Soruyu kısaca tekrar edeyim: Hatırı sayılır sayıda insanın çalıştığı bir şirket, sürekli zarar etiği için, ödemesi gereken vergileri ve vadesi gelmiş banka borçlarını ödeyemiyorsa, orada çalışanlar işsiz kalmasın diye, bu şirketin devlet tarafından desteklenmesi doğru mudur? Bu soruya, devletin böylesi şirketleri desteklemesi ‘‘iktisaden yanlıştır’’ cevabını vermiştim. Soru daha da daraltarak şu şartlara bağlamıştım: 1. Şirketin ettiği zarar, çalışanlarına ödediği ücretler toplamından küçükse; hatta 2. Şirketin ettiği zarar, ödeyemediği vergiler (KDV, SSK primleri ve stopaj dahil) toplamından dahi küçükse, devletin bu kabil şirketleri desteklemesi iktisaden yanlıştır cevabı hálá geçerli midir? Bu haller için dahi cevap, ‘‘iktisaden yanlıştır’’ şeklindeydi.

* * *

Dayandığım gerekçe, devletin zarardaki şirketleri desteklemesinin, kárlı şirketlere karşı haksız rekabet yaratacağı için, kaynak tahsislerini çarpıtacağı idi. Özet olarak bu kabil destekler, ülkenin kıt kaynaklarının, beceriksiz ellerde ve yanlış alanlarda verimsiz kullanılmasına sebep olacağından, milli gelirde olması mümkün artış sağlanamayaktır. Bu da halkın genelde fakirliğe mahkum olması demektir. Acaba bu kuralın istisnaları yok mudur? Yani bazı hallerde, belli sayıda kişiye çalışma imkanı sağlayan ‘‘zarardaki şirketler’’ yaşatılmamalı mıdır?

Böyle bir tezi destekleyecek iki argüman vardır.

1. Eğer bu şirket, devletin sırtından bazı sosyal yükleri kaldırıyorsa, o şirketin desteklenmesi, bütçede tasarruf sağlayacağından iktisaden doğrudur. Burada ‘‘özel kár’’ ve ‘‘toplumsal kár’’ kavramlarını devreye sokmak gerekir. Mesela, gerice yörelerde kurulan fabrikalar, yan sanayiye ve tüketici pazarlarına uzaklık gibi lojistik dezavantajlar ve yetişmiş işgücü bulma zorlukları yüzünden zarar edebilir. Halbuki, devletin bu yörelere karşı sosyal bir sorumluluğu vardır. Şirket, o yörede çalışmakla ‘‘sosyal kár’’ yaratır ve karşılığını hakkeder.

2. Çevrelerinde önemli miktarda ‘‘dışsal ekonomi’’ yaratan şirketler bazan elde olmayan nedenlerle zora düşebilir. Yapılan incelemeler bu şirketin bir kez durursa, bir daha harekete geçemeyeceğini ortaya koyabilir. Kısaca, o şirket durursa, onun sayesinde kárlı çalışan işletmeler de duracaktır. Devlet, hatırı sayılır kişiye iş imkanı sağlayan bu ‘‘etkileşimi’’ yaşatmak için destek olmalıdır. Aksi takdirde, devletin gelir kaybı daha büyük olacaktır.

* * *

Tekrar edelim. Zarardaki şirketleri, istihdam sağlıyorlar diye yaşatmak esas olarak yanlıştır. Ancak çok kuvvetli gerekçelerle ve belli bir süreyi geçmemesi şartıyla, devletin böyle bir desteği sağlaması iktisaden doğru olabilir. Zarardaki şirketleri yaşatmanın en ‘‘kötü’’ yolu, o şirketi devletleştirmek veya devlet şirketi diye kurmaktır. Buradaki devlet tanımı içine ‘‘belediyeler’’ ve ‘‘il özel idareleri’’ de girmektedir. Devletleştirmenin en kötü yöntem olmasının esas sebebi, kamunun kötü işletmeci olması değil, ‘‘zararları gizleme’’ imkánlarıdır. Zarar gizlenince, sanki ortada bir zarar yokmuş gibi davranılmakta ve haksız rekabet yüzünden kaynak tahsisi çarpıklıkları sonsuza kadar sürüp gitmektedir.

Son Söz: Zarar, sermayeyi yer.
Yazarın Tüm Yazıları