ULUSAL parası, uluslararası piyasalarda işlem görmeyen ve hatta kendi ülkesinde bile işlevini büyük çapta kaybetmiş olan ülkelerin merkez bankaları için yeni bir teoriye ihtiyaç var.
Çünkü parası döviz olan ülkelerin merkez bankalarının ‘teorisi’ ve uyguladığı yöntemler, az gelişmiş ülkelerde pek işe yaramamakta, hatta bazan kaş yapmaya çalışan yerel merkez bankaları, ulusal ekonominin gözünü çıkarmaktadır.
Az gelişmiş ülkeler için ‘yeni merkez bankacılığı teorisi’ni anlatmadan konuyu özetleyim. Merkez bankalarının (MB), ulusal, federal veya AB gibi bölgesel bir ekonomide, sistemi çalıştıran para miktarını ayarlaması ve cari faizleri tanzim etmesi gerekir. Pek tabii bu ayarlama ve tanzim, MB’nin mutlak anlamda bu parametreler (yani, para miktarı ve faizler) üzerinde hakimiyet kurması anlamında gelmez. Böyle bir şey mümkün değildir. Gereği de yoktur; hatta sakıncalı olabilir. Yine de MB’lerin faizleri indirip kaldırarak ve açık piyasa işlemleri yaparak, ekonominin makro dengelerini kurma ve sürdürme açısından çok önemli işlevi olduğu inkar edilemez. Sorun şudur: Az gelişmiş üllkerde MB’ler bu işlevi yapamamaktadır. Çünkü merkez bankaları tanım icabı, kendi çıkardıkları paradan sorumludur. Halbuki o ülkelerde, ülkenin ulusal parasından çok döviz geçerlidir. Ayrıca bir ülkede enflasyon/deflasyon da o ülkenin parasıyla ölçülür. Halbuki, o ülkede döviz ‘ikame para’dır. Dolayısıyla ekonominin dengeleri, enflasyonun, hem ulusal hem de döviz cinsinden de seyrine bağlıdır.
* * *
Şimdi gelelim sorunun yarattığı sakıncalara. Ulusal merkez bankaları kendi çıkardıkları paranın değerini korumakla, yani değerinin düşmesine engel olmakla mükellef oldukları için, kuramsal olarak ‘öbür’ hataya düşmeye açıktır. Yani ulusal para değer kaybetmesin derken, aşırı değerlenmesine sebep olurlar. Ulusal para değerlendikçe döviz (yani ulusal paranın ikamesi olan diğer para) ucuzlar. O zaman piyasa oyuncuları, değersizleşen parayı elden çıkarır; kıymetli (yani faizi yüksek ve değerlenen) parayı tutmaya başlar. Böylece ekonomide bir dizi yapısal sorunlar çıkar. Bunlar: a) cari açığın yükselmesi, b) yerel paranın reel faizinin artması yüzünden kamu borçlarının durduk yerde çoğalması c) yerli sanayinin rekabet gücünün azalması ve d) milli gelir ve servet dağılımının bozulmasıdır. Bu, yapısal bozulma, ekonomik durumu ‘sürdürülemez’ hale getirmektedir. İşte sakıncalar bunlardır.
* * *
Bu sorunun çaresi diye düşündüklerimi eleştirilsin diye açıklıyorum: Para ikamesi yaşayan ülkelerin MB’leri, ulusal paranın faizini ve miktarını tanzim için ne yapıyorlarsa, aynını döviz için de yapmalıdır. Bu amaçla:
1. Döviz için de bir gecelik borçlanma faizi (kotasyon) verilmelidir.
2. Merkez bankası, ticari bankalara, ulusal parada hangi hizmetleri verilyorsa, aynısını döviz için de vermelidir.
3. Merkez bankaları, piyasada başı boş kalan ulusal parayı da, dövizi de benzer şartlarda strelize etmelidir.
4. Halkın mevduatının, ne kadarı dövizse, Hazinenin iç borçlanması da o kadar dövizle olmalıdır. Bankalar pozisyon taşımamalıdır.