YENİ Bankacılık Yasası, veya yeni adıyla ‘Kredi Kuruluşları Kanunu’ kamuoyunda tartışmaya açıldı. Türk Hukukçu Kadınlar Derneği, bu yasayı tartışmak üzere, geçen hafta bir toplantı tertip etmişti.
Bu toplantıda, önce BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, bir tanıtım sunuşu yaptı. Sonra ticaret ve bankacılık hukuku profesörü Ünal Tekinalp, taslağı değerlendirdi. Toplantının ikinci bölümünde ceza hukuku profesörü Duygun Yarsuvat, ceza hukuku açısından, anayasa hukuku profesörü Celal Erkut da anayasa ve idare hukuku açısından, yasa taslağını irdelediler. En son kunuşmacı olarak ben de ‘İktisat, hukuktan ne bekler?’ başlıklı kısa bir sunuş yaptım. Kendi sunuşumu bir başka yazıda anlatacağım. Yarsuvat hoca, Türkiye’nin bir komployla karşı karşıya olduğunu ve bazı güçlerin Türkiye’de, Türklerin sahip olduğu banka kalmaması için çalıştığından şüphe ettiğini söyledi. Yaşanan banka felaketinin, makro ekonominin kötü yönetilmesinden kaynaklandığını söyleyerek, bankacılara verilen ve verilmek istenen cezalara şiddetle karşı çıktı.
* * *
Aşağıda Tekinalp hocanın bu yasayla ilgili olarak yaptığı önemli tespitlerle bu tespitlere ilişkin benim yorumlarımı bulacaksınız.
1. Yasa, zora düşen bankaların bundan sonra da Fon’a (yani Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na) alınmasını adeta kurumsallaştırıyor. Tekinalp, bu düzenlemeyi son derece sakıncalı buluyor. 1995’ten sonra iflas eden bankaların ‘tasfiye’ edilmesi gerekirken, bunları Fon’a alınması, ülke ekonomisinin başına musallat olmuş bir beladır. Bu uygulama artık bitmeli ve yerine İcra İflas Kanunu'na göre tasfiye süreci başlatılmalıdır.
2. Zora giren ve sonunda iflas kertesine gelen şirketlerini ve bankalarını tasfiye edemeyen bir ekonomin, bizzat kendisinin zora gireceği açıktır. Tasfiye tedrici olarak yapılabilir. Ancak, serbest pazar ekonomisinde iflası ve tasfiyeyi ortadan kaldırmak yaşamsal bir yanlıştır.
3. Fon, ne bir yönetim şirketidir ne de varlık tasfiye eden bir icra dairesi. Batık bankaları Fon’a almak ve ondan bu bankaları rehabilite etmesini beklemek yanlıştır. Fon, bunu başaramayacağı gibi, bunlarla uğraştıkça, esas görevi olan ‘mevduatı sigorta etmek’ten de uzaklaşır.
4. Hakeza BDDK’nın batık banka yönetimi veya bunların varlıklarının tasfiye edilmesiyle bir ilgisi olamaz ve olmamalıdır. BDDK, adıyla uyumlu olarak bankacılık sektörünü düzenlemeli ve denetlemeldir. BDDK’ya bunun dışında roller vermek, bu kurumu yıpratır.
5. Bu yasa, banka yönetim kurulu üyesi olacaklardan ‘biyonik adam’ olmasını beklemektedir. Bu biyonik üyeler, her gün, her şubede, yapılan her işlemden haberdar olacak ve hiç bir suiistimale meydan vermeyecektir. Aksi takdirde her türlü cezaya çarptırılmaları caizdir. Yönetim kurulu üyelerinine verilecek cezaları arttırarak bankacılık meselelerine çözüm bulunamaz.
6. Bu yasa, Türkiye bankacılığının en büyük yapısal sakatlığı olan ‘Grup Bankacılığı’ ve ‘Banka İştirakleri’ meselesinin üzerine gitmekten kaçmıştır. Mevcut sakat yapılaşma devam ettiği sürece, bu sektörün başı beladan kurtulmayacak ve ekonomideki işlevini yapamayacaktır.
Son Söz: İktisaden yanlış kurumlar, hukuken doğru düzenlemez.