Yaklaşma yakarım

HAYIRLISIYLA, İstanbul Yaklaşımı yakında hayata geçecek. Bu suretle, bankaların reel sektöre açmış olduğu, ama ne faizini, ne de anaparasını geri alamadığı ödünçlerin bir kısmı ‘‘donuk’’ olmaktan çıkacak.

Bundan hem bankalar, hem borçlu şirket, hem de ülke yararlanacak. Amaç bu olmakla birlikte, sonuç böyle çıkmayabilir. Bir de bakılır ki; kötü paranın (geri dönmeyen ödünç) arkasından, iyi para (taze nakit ödünç) atılmış. Yani, para kurtarma operasyonu, ilave para batırmayla nihayete erebilir. Türkiye gerçeğinde bu tehlike küçümsenmeyecek kadar ciddidir. Zaten bunu bilen bankalar ‘‘yeniden yanmamak’’ için, bugüne kadar ‘‘İstanbul Yaklaşımı’’na bir türlü yaklaşamadılar. Yaklaşmak için, Dünya Bankası'ndan yani devletten destek istediler. Geçmişteki ahmaklıkları ve ahlaksızlıkları hangi bankacıların, kimlerin telkiniyle yaptığını unutursak, bu aşamada, çekingen davranmakta bankacılar haklılar.

İstanbul yaklaşımı, yani ‘‘batık şirketlerin, rehabilite edilip ekonomiye kazandırılması’’ çok karmaşık bir iştir. Ne kadar iyi hazırlanılırsa hazırlanılsın, hata yapma riski de yüksektir. Hele, bankaların çoğunun belli bir işletmeci holdingin ‘‘finansman (para bulma) müdürlüğü’’ olarak kurgulandığını hesaba katarsak, işin ne kadar çetrefil olduğunu daha iyi anlarız. Çünkü, borca batık şirketlerin birçoğu, aslında ya bir bankanın iştiraki, ya da banka onların iştiraki. Şimdi, kim kimi kurtaracak? Ne demişler, iki çıplak, bir hamama yaraşır.

* * *

İçiniz fazla kararmasın. Dünyanın pek çok başarılı ülkesinde bile, mesela Çin'de, Kore'de ve hatta dünyanın ikinci büyük ekonomisi Japonya'da bankaların bilançoları donuk krediyle dolu. Maalesef, bu operasyonların yükünü de son tahlilde halk çekiyor. Anlayacağınız, ‘‘kárlar bireysel; zararlar kamusaldır’’ kuralı her yerde geçerli. Bizde de şimdi, aynısı yapılacak; ‘‘zararlar kamulaştırılıp’’ zaman içinde vergilerle tasfiye edilecek. Bunu başından bilin de, sonra peş peşe gelen ‘‘zamlar’’ nerden çıktı diye sormayın. Ne yapalım ‘‘garibanizmin sonu, garibanlıktır’’.

* * *

İzninizle, bir iki kelam da bu işi yöneteceklere tavsiyede bulunayım.

1. Sakın ha, üst makamlara onaylatması kolay olur diye, konsolidasyon daha doğrusu ‘‘konkordato’’ projesinde, bu batık şirketlere başarabileceklerinden daha büyük hedefler vermeyin.

2. Borcun anapara geri ödemesini hemen hiç düşünmeyin. Şirketler öncelikle faizlerini düzenli ödeyecek hale gelsinler yeter.

3. Başarısızlıkları kanıtlanmış yöneticilerle işe devam etmeyin. Eski yöneticiler, hatalarını sever ve asla ondan dönmez.

4. İyi niyetinden şüphe ettiğiniz kişilere kolaylık göstermeyin.

5. Müsrif patronlara ve süslü yöneticilere yüz vermeyin.

6. Batık şirketler küçültmeden dengeye gelemez. Dengeye gelmeden de büyüyemez. Sırayı şaşırmayın.

SON SÖZ: Ağacın yükü kökte, devletin yükü halktadır.
Yazarın Tüm Yazıları