BUNDAN yaklaşık yarım asır önce Hocam Fuat Çobanoğlu, ‘Türkiye’ye yabancı sermaye gelmemesinin sebebi, yabancı sermayeyi korumak için ayrı bir kanun çıkarılmış olmasıdır’ derdi. O yıllarda 6224 sayılı ‘Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu’ henüz yürürlüğe girmişti.
Ülkeyi kalkındıracak,işsizlere iş imkánı yaratacak yabancı sermayeyi, millet dört gözle bekledi. Pek gelen giden olmadı.
Zaten, yabancı sermayenin bizi sömürmesinden de ürküyorduk. Yetmiyormuş gibi, derin iktisatçılarımız ‘düşük kur’ politikasını son 50 yıldır aslanlar gibi savunmuştur. Uzun zaman TL’nin değeri de şimdiki gibi ‘yüksek faizle’ değil; ama kanunla hep korunmaya çalışılmıştır. Düşük kur yüzünden Türkiye ‘ihracatçı cehennemi-ithalatçı cenneti’ olmuştur.
İthal ikamesi zorlaması ve iç piyasaya nüfuz etme niyeti olmasa, tek bir kuruş yabancı yatırım yapılmazdı. 6224 sayılı kanun, 2003 yılında ‘Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu’ ile değiştirildi. Yeni kanunun amaç maddesinde de ‘yabancı yatırımcıların haklarının korunması’ ibaresi yer almaktadır.
Demek ki yabancı sermaye, hálá yerli sermayeden farklı tehlikelere maruz. Bu yüzden özel bir kanunla korunmaya muhtaç. Bilinsin ki; Türkiye hálá ‘ihracatçı’ yabancı yatırımcılar için yeterince cazip bir ülke değildir.
* * *
AKP iktidarı, yabancı sermaye konusunda, daha cesur konuşuyor ve davranıyor. Eğer bu konuda, emlak simsarlığı yapmak yerine sanayiye ‘yeni yatırımları’ teşvik edebilirse, sonuç ülkemiz için daha hayırlı olur. Bu vesileyle, yabancı sermaye çekmekle ilgili iki temel konuya dikkatleri çekmek istiyorum.
1. Uluslararası şirketlerin, yeni yatırımları için ülke seçimlerini etkileyen birinci faktör ‘emek maliyeti’ düşüklüğüdür. Bu faktörün elverişli hale gelmesi, sadece istihdam üzerinden alınan vergilerin indirilmesiyle sınırlı değildir. Yabancı sermayeyi, iş imkánı yaratma konusunda teşvik edecek önemli hususlardan biri de istihdam esnekliğidir. Gerek emek maliyetini düşürme, gerek istihdam esnekliği, yani ‘kolay işe alma, kolay işten çıkarma’ konusunda görev, işçi sendikalarına düşmektedir. İşçi sendikalarının, küreselleşen bir dünya ekonomisindeki ‘yeni misyonları’, istihdam yaratacak sanayileri Türkiye’ye çekecek bir toplusözleşme düzeni yaratmaktır.
2. Sanayide rekabet üstünlüğü sağlayan ikinci husus, nakliye maliyeti avantajıdır. Türkiye, icabında denizi doldurarak; ama mutlaka denize sıfır ‘özel limanı olan organize sanayi bölgeleri’ inşa etmelidir. Karayoluyla ulaşılabilen sanayi bölgeleri, yatırımcılara yeterince nakliye avantajı sağlamaz. Bu öneri ‘serbest bölge’ hokkabazlıklarıyla karıştırılmamalıdır.