Yabancı bankaların stratejileri

YABANCI bankalar, Türk bankalarını birer birer satın alıyor. Bundan daha üç dört yıl önce ‘yandım Allah’ diyen banka sahipleri, şimdi ‘şükür bu günleri gösteren yüce Rabbime’ deyip, milyarlarca doları cebe koyarak ufak ufak bankacılktan çıkıyorlar.

İş adamı olarak, son derece doğru davranıyorlar. Üstelik, bankacılıkla, sanayicilik daha da kötüsü medya patronluğu iktisadi ahlákın kolay kabul edebileceği bir ilişki değildir. Dolayısıyla bankacılıktan çıkan sanayi patronları, olası bir şaibeden de kurtuluyorlar. Yıllardır, bu ilişkiler için en ağır yazıları yazmış bir yorumcu olarak, holding bankalarının, esas işi bankacılık olan yabancı kuruluşlara satılmasını iyi karşılıyorum. Keşke yerli girişimcilerimizin bazıları sadece bankacılık yapabilseydi.

* * *

Türk ekonomisinin, son dört yılda nereden nereye geldiğine bakıldığında insanın göğsü kabarıyor. Gerçekten sadece İstanbul’un değil, Türkiye’nin taşı toprağı altın ediyor. Halen, cari açık ve bir türlü istikrarlı ülkelerdeki seviyeye inemeyen reel faiz hadleri yüzünden içinde bulunduğumuz ekonomik kırılganlık ortamına rağmen Türk ekonomisi iyi işliyor. Bu iyileşmenin, en az iç dinamikler kadar, dış dinamiklerden kaynaklandığı kesin. Hükümetin bütçe disiplininde gösterdiği cesaret, özelleştirmelerde ortaya koyduğu kararlılık, ekonominin yönetiminde ulaştığı rasyonalite ve genel olarak yurt sathında sağlanan barış ortamı, pozitif iç dinamikleri teşkil ediyor. Pozitif dış dinamiklerin başında dünyada yaşanan ‘para bolluğu’ ile AB yönetiminin, bazı ülke halklarının karşı çıkmasına rağmen (biraz da Amerika’nın baskısıyla) Türkiye’yi dışlamayı bir türlü göze alamaması geliyor. Türkiye’yi reel ekonomide ‘yatırım yapılabilir’ ülkeler arasına girmiştir. Üstelik, tüm dünyada bir varlık değerleri patlaması yaşanıyor. Dışarıdan bakınca Türkiye’deki varlıklar ucuz duruyor. Böyle olunca da üç yıl önce hayal bile edemediğimiz fiyatlara bankalar müşteri buluyor.

* * *

Türk bankalarının bu kadar değerlenmesinin çok özel bir sebebi daha var. O da Türkiye’de ‘reel faizlerin’ Batı’dan çok yüksek olması ve bu durumun devam edeceğine yabancıların da inanması. Yabancı bankalar zaten uzun bir süredir Türk ekonomisini, doğrudan veya Türk bankaları üzerinden fonluyordu. Bu kredilerden çok da iyi para kazandılar. Anlaşılan şimdi bu işi, bizzat buraya gelerek yerinde icra etmeyi yeni ‘büyüme stratejileri’ yaptılar. Bu suretle, yerli bankalarla kırışmak zorunda kaldıkları kárların tamamı kendilerine kalacak. Bu stratejinin bir başka boyutu da Türkiye’de reel sektörde faaliyet gösteren ve gösterecek olan uluslararası sanayi ve ticaret şirketlerine, finansal hizmetleri yerel olarak sunmaktır. Bu iki amaca aynı anda hizmet etmek için, bir Türk bankası almak vacip oluyor.

Son Söz: Zurnacı yol gösterir, davulcu onu izler.
Yazarın Tüm Yazıları