Paylaş
Memlekete hayırlı olsun. Maliye Bakanlığı'nın himmeti ve Danıştay'ın fetvasıyla ülkemizde ‘‘Varlık Vergisi’’ tekrar konmuş bulunuyor. Durumu özetleyelim:
Tasarruflarını Türk Lirası'nda tutanlar, bunları vadeli mevduata koyarak, repo yaparak, hazine bonosu veya devlet tahvili alarak veya (sözde) kár payı veren özel finans kurumlarına yatırarak değerlendirir. Bunun karşılığında da ‘‘faiz’’ (veya sözde kár payı) alır. Türkiye gibi enflasyon ortamında bulunan ülkelerde ‘‘faiz’’ adı altında alınan veya verilen paralar ‘‘enflasyon düzeltmesine’’ tabi tutulur. Düzeltmenin amacı, adı faiz olmakla birlikte, alınan veya verilen paranın ne kadarının ‘‘gelir veya gider’’, ne kadarının ise ‘‘borç anaparası ödemesi’’ olduğunu saptamaktır. Bilimsel tabiriyle ‘‘Kár-Zarar’’ hesabına giren muhasebe işlemleriyle ‘‘bilanço’’ya giren muhasebe işlemlerini birbirinden ayırmaktadır. Bu hususlar Uluslararası Muhasebe Standartları'nın 29 numaralı tebliğinde (International Accounting Standarts No 29) düzenlenmiştir. Üç yıllık bileşik enflasyonu yüzde 100'ü aşan ülkelerde ‘‘enflasyon’’ düzeltmesi yapılmamış ‘‘gelir tabloları’’ ve ‘‘bilançolar’’ geçersizdir. Çünkü gerçeği göstermez. Türkiye'de yaşanan enflasyon yüzdesi de bu düzeltmelerin yapılmasını emretmektedir.
Bu gerçeği dikkate alan kanun koyucu, TL. hesaplarından elde edilen faiz gelirlerinin enflasyondan arındırılmasını ve kalanın vergilendirilmesini emretmiştir. Şimdi bu arındırma işleminin kimyasını bir daha açıklayalım. İşin can alıcı noktası burada.
Bir faiz gelirini enflasyondan arındırmak demek, adı ‘‘faiz’’ olan gelir veya giderin içinden ‘‘anapara aşınmasını’’ düşmek demektir. Bu yüzden ‘‘döviz faizleri’’ veya ‘‘ ev kiraları’’ veya ‘‘temettü’’ler enflasyondan arındırılmaz. Çünkü, bu gelirlerin anaparaları enflasyondan korunmuştur. Faiz gelirini enflasyondan arındırmak ‘‘faiz gelirinin bir kısmını vergiden istisna etmek’’ değildir. Faizin tamamamı vergiye tabidir. Kanun, faiz gelirlerinin bir kısmını vergiden istisna etmemiştir. Yapılan arındırma işlemi sonunda kalan meblağ, faiz gelirinin ‘‘tamamı’’dır. Bir kısmı değildir. Bu rakam, cari fiyatlarla hesap edilmiş ‘‘faiz geliri’’dir. Hesapta bir yanlışlık yoksa, başka bir ‘‘faiz geliri’’ yoktur.
Faiz gelirlerinden yapılan vergi stopajının, faiz gelirleri gibi enflasyondan arındırılması söz konusu olamaz. Kesilen vergi, erken ödenen vergidir. Verginin matrahı olur, ama ‘‘anaparası’’ olmaz. Dolayısıyla enflasyon düzeltmesi yapılmaz. Yukarıda yazdığımız gibi, stopaj, bir ‘‘erken ödeme’’dir. İstenirse hiç stopaj yapılmaz. Dolayısıyla, vergi mahsubu da olmaz. Hesaplanan vergi de olduğu gibi ödenir.
Eğer, kaynağında kesilen stopajın da bir kısmı, enflasyondan arındırma yüzdesi ile ‘‘hesaplanan vergi’’den düşülmez hale getirilirse, (ki gelmiştir) vergiler ödendikten sonra geriye kalan TL tasarrufların enflasyon karşısında reel olarak küçüldüğü görülecektir. Bunun anlamı, gelir vergisinin, ‘‘Varlık Vergisi’’ haline dönüşmesi demektir. Eğer amaç, varlık vergisi koymaksa, döviz tevdiat hesaplarının kur farkı da, hisse senetlerinin ve gayrimenkullerin değer artışları da her yıl vergiye tabi olmalıdır. Eğer buna hayır deniyorsa, TL. faizlerinin kaynağında kesilen vergi stopajının tamamının, hesaplanan vergiden düşülmesi ‘‘cebirsel’’ bir sonuçtur. Bunun yoruma veya takdire açık bir yanı yoktur. Meclis isterse, TL. faiz gelirlerinden yüzde 90 vergi alınır diye kanun çıkartabilir. Ama kimsenin, kasten hesap hatası yaparak ilave vergi koymaya hakkı olmamalıdır.
Son Söz: Hesap başka, takdir başkadır.
Paylaş