Paylaş
Şirket birleşmeleri (mergers and acquisitions) artan bir hızda devam ediyor. 1998 rakamlarına göre, kayda geçmiş birleşmelerin sayısı bir yılda 12.000'i, birleşmiş şirketlerin piyasa değeri de bir trilyon doları bulmuş. Evlenmelerin (birleşmelerin) sayısı arttıkça, şirket bölünmelerinin veya şirket boşanmalarının da (de-mergers and spin-offs) sayısı artmış. Gayet doğal. Eğer birleşme bazı meseleleri çözüyorsa, bunun tersinin de doğru olması lazım.
Şirketler neden birleşmektedir? Sebepleri iki ana başlık altında toplayabiliriz. Birincisi dışsal sebepler, ikincisi içsel sebeplerdir. Dışsal sebeplerin başında, ‘‘daha yüksek borsa değeri elde etmek’’ gelir. Bunun anlamı, beheri borsada 100 milyon dolar eden iki şirket birleşince, ortaya 230 milyon dolar değerinde ‘‘tek’’ şirket çıkmaktadır. Bu suretle hissedarlar, durdukları yerde daha zengin olmaktadır. Şirket yönetiminin nihai hedefi ‘‘hissedarların servetlerini büyütmektir’’ (best value for the shareholders) olduğuna göre, yönetim kurulları birleşmelere sırf bu nedenle sıcak bakmaktadır. İkinci dışsal neden, büyük şirketlerin özkaynak ve borç kaynak maliyetlerinin düşmesidir. Bu da rekabet üstünlüğü sağlamaktadır. İçsel sebepleri de şöyle sıralayabiliriz. (1) Ciroyu artırmak, (2) Kárı artırmak, (3) Rizikoları dağıtmak, (4) Rekabeti azaltmak, (5) Operasyon birim maliyetlerini düşürmek, (6) Araştırma ve geliştirme yapabilmek.
İşin işletme iktisadı disiplinindeki temeli ise şudur. A) Global piyasalarda sadece global şirketler yaşayabilir. Globalleşme, büyük ayılar dansıdır. Yavru ayılar piste çıkarsa, ayaklar altında kalıp ezilebilir. Yavrular birleşip iri ayı olmalıdır. B) Pazarlama çok çeşitte, üretim ise az çeşitte ekonomik hale gelir. Bu ilkeye uygun yapılanmayı, uzmanlaşmış üretim birimleri ile ürün yelpazesi genişlemiş pazarlama örgütleri sağlayabilir. Bu iki özelliği de elde etmenin yolu, orta boy üretici şirketlerin birleşmesidir.
* * *
Şimdi kısa olarak birleşmelerin kaçınılmaz bir belasından bahsetmek istiyorum. Şirketler birleşince ‘‘merkez’’ kadroları büyür. Merkez kadrolar kadar başa bela ve işe yaramaz örgütleşme az bulunur. Merkez kadrolar (veya holding merkezleri) çoğu zaman çok az veya hiç katma değer yaratmadığı gibi, işletme birimlerinde yaratılmış değerleri de tahrip eder. Merkez kadroya alınan her bir kişi, merkeze bağlı her bir birimde (şirkette) gereksiz bir ilave kadro yaratılmasına sebep olur.
Birleşen şirketler, ister istemez bir ‘‘birleşik şirket merkezi’’ oluşturur. İşte o andan itibaren verimsizlik tehlikesi başlamış demektir. Birleşmiş şirketler ne kadar küçük merkez kadrolarla idare edilebilirse, sistemin değer yaratma ve dolayısıyla başarıya ulaşma şansı o kadar büyük olur. Eğer bu elde edilemiyorsa, sağlanan tüm diğer avantajlara rağmen çare ‘‘ayırmak’’tır.
Son Söz: Birleşme, bürokrasi; bürokrasi ise işlevsiz organ oluşmasıdır.
Paylaş