Ülkenin parası mı ülkedeki para mı?

TÜRKİYE gibi, ‘ulusal parası’ uluslararası piyasalarda kabul görmeyen, hatta iç piyada dahi, bazı işlevlerde yetersiz kalan ülkelerde, merkez bankalarının görevleri layıkıyla yapabilmesi için yeni bir teoriye ihtiyaç olduğunu yazmıştım.

Artık, ekonomi nasıl denince, akla öncelikle ‘enflasyon’ ve ‘faiz hadleri’ gibi parasal göstergeler gelmektedir. Bu göstergeler, iki dinamiğinin bileşkesi yönünde hareket eder. Bu dinamiklerden biri ‘maliye’, diğeri ‘para’ politikasıdır. Bu iki politika tandem olarak çalışır. Yani, birbirini hem tamamlar, hem denetler hem de dengeler. Bu süreci, arkada bağımsız çift dingili olan bir ‘off-road’ aracın, arazide yürüyüşüne benzetebiliriz. Aracın, hem çukurları geçmesi, hem de tepeleri aşması için, en az dingillerden birine ait tekerleklerin zemine temas etmesi gerekir. Bazan bir, bazan diğer dingil askıda kalabilir. Ama mutlaka biri yere tutunarak, aracın hedefe doğru ilerlemesini sağlar.

Günümüzde, IMF şartları içinde Türkiye’de maliye politikasının performans kriteri ‘faiz dışı fazla’ rakamıdır. Bütçede, faiz dışı fazla (primary surplus), vermek (bu mutlak bir rakam mıdır, yoksa bir oran mıdır tartışmasını şimdilik bir yana koyarsak) hükümetin kamu harcamalarını kısması demektir. Pek tabii, toplam kamu borçlarını azaltmak için ‘faiz içi fazla’ (budget surplus) vermek gerekir. Bütçeyi, faizler ödenmeden önce fazla verir halden, faizler ödendikten sonra fazla verecek hale getirmek için, faiz harcamalarının küçülmesi gerekir. İşte burada, maliye politikasına, merkez bankasının izlediği para politikasının katkısı veya kösteği devreye girer.

* * *

Merkez bankası, enflasyonu bastırmak için, ulusal paraya yüksek faiz uygulamaktadır. Bu suretle ‘sıkı para’ politikası izlediğini zannetmektedir. Halbuki ülkede, ‘döviz’ de ulusal piyasaların kullandığı ikame paradır. Yüksek yerel para faizi, dövizin yerel para cinsinden ödünç alma maliyetini ‘eksi’ye düşürür. O zaman da ortaya ‘gevşek para’ politikası çıkar. Bu oluşum, iç talebin sağlıksız ölçüde genişlemesine sebep olmaktadır.

Şimdi soruyu bir daha tekrar edelim: Sürdürülebilir bir fiyat istikrarı sağlamak için, bir merkez bankası, sadece ülkenin ulusal parasını mı, yoksa ülkedeki toplam (ulusal artı yabancı) parayı mı denetlemelidir? Bir merkez bankası ‘ben ulusal paradan sorumluyum, bana ne ülkeye giren çıkan dövizden veya dövizin faizinden’ diyerek görevini yapabilir mi? Eğer az gelişmiş istikrarsız ülkelerin merkez bankaları, sıcak para giriş-çıkışını sadece seyrederse, amaçlarına ulaşabilirler mi?

Bir an için, merkez bankalarının ‘ülkedeki toplam paranın’ faiz hadlerini ve miktarını denetlemesi gerekir tezinin kabul edildiğini varsayalım. Acaba bunu gerçekleştirmek o kadar kolay mı? Pek tabii değil. Ben kendi önerimi daha önce açıkladım. Başkaları da değişik yollar önerebilir. Ancak daha önce soruyu yanıtlamak gerekecektir. Yani merkez bankaları sadece ülkenin parasından mı, yoksa ülkedeki toplam paradan mı sorumludur?

Son Söz: Sorunu idrak etmeyen, çözüme kafa yormaz.
Yazarın Tüm Yazıları