ÇALIŞMALARINI yakından ve takdirle izlediğim Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, AKP Genel Merkezinde, Genişletilmiş İl Danışma Kurulu Toplantısı’nda Türk ekonomisi hakkında tespit ve görüşlerini geçen hafta açıklamıştı. Ekonomimizdeki başarıyı özetle milli gelir büyümesini dört nedene bağlamıştı.
Babacan ekonomik büyümenin bu sayede gerçekleştiğini kaydettikten sonra, bazı iktisat teorisyenlerinin bunun aksini iddia ettiğini ileri sürmüş. Onlar diyormuş ki; “Büyüme istiyorsanız, enflasyona razı olacaksınız, kamu açığı olacak, borç stoku (kamu borcu demek istiyor herhalde) yükselecektir, işte bunlar büyümenin bedelidir.” Babacan “Biz bunun böyle olmadığını gösterdik” diyor. Herhalde Babacan’ın bu ispat içeren açıklamaları üstüne “o, bazı iktisat teorisyenleri” mahcubiyetten kıpkırmızı kesilmiştir. Nedense Başbakan Yardımcısı Babacan, milli gelire oranı bakımından dünya birincisi olduğumuz “cari açıktan” ve özel sektörün “büyüyen dış borç stokundan” hiç bahsetmemiş. Bu iki tehlikeli gelişmenin, övündüğümüz hızlı büyümeye, daralan bütçe dengesine ve düşen kamu borç stokuna nasıl “iyi bir şekilde yansıdığını” ama bunların sürdürülemez olduğunu da anlatsaydı, açıklaması daha tutarlı ve kapsamlı olurdu. Üstelik 2012 ve ilerisi için neyi niçin değiştirmek istediklerini reel faizi niçin sıfıra yakın tuttuklarını, niçin döviz fiyat artışlarına izin verdiklerini gerekçeleriyle birlikte anlatmalıydı. TASARRUF ORANINDA TARİHİ EN DÜŞÜK SEVİYEDE
Sayın Babacan, tek olumsuz gelişme olarak bu yıl ulusal tasarrufların milli gelire oranının yüzde 12’ye düşmesini göstermiş. Bankaların bireysel kredileri çok artırdıklarından yakınmış ve halkı “ayağını yorganına göre uzatmaya” çağırmış. Hemen bir düzeltme yapayım. Bu yüzde 12 hesabı iktisat konuşmalarının en büyük saptırmasıdır. Tasarrufta yüzde 12 oranını bulanlar, bu sayıyı, yatırımların milli gelire oranından, cari açığın milli gelire oranını düşerek bulmaktalar. İktisatta “tüketim artı yatırım eşittir toplam harcamalar eksi cari açık eşittir milli gelir” diye bir denklik vardır. Türkiye’de bir yılda yapılan yatırımların milli gelire oranı yüzde 22 dir. Cari açığın milli gelire oranı da yüzde 10’dur; öyleyse ulusal tasarrufların milli gelire oranı yüzde 12dir (22-10=12) diyorlar. Yanlış! Doğru hesap şudur: Fiili tasarruf oranı ile yatırımın milli gelire oranı birbirine eşittir. Bu oran yüzde 22’dir. Milli gelirden tüketime kalan pay ise yüzde 78’dir. Hâlbuki fiili tüketim ise milli gelirin yüzde 88’i olmuştur. Tüketim fazlası yüzünden cari açık ortaya çıkmıştır. Hesabı da şöyledir: yüzde 88- yüzde 78= yüzde 10. Yani tasarruf oranı tarihin en düşük düzeyinde değil, tüketim oranı tarihin en yüksek seviyesindedir. (Gelecek cumartesi size tüketimin niçin tarihi rekor kırdığını anlatacağım.) Mutlu yıllar dilerim.