GEÇEN hafta içinde Başbakan Erdoğan, sosyal güvenlik kurumlarının açıklarını kapatacak reformları mutlaka yapacağız derken ‘bir baba olarak, evlatlarıma böyle bu borcu bırakmak istemiyorum’ dedi.
Bu cümlede biri doğru, diğeri yanlış iki saptama mevcut:
1. Sosyal güvenlik kurumlarının açıkları, neticesi itibariyle kamunun bir ‘iç borcu’ dur. Bu tespit doğrudur.
2. Kamunun iç borç stoku, harcaması dünkü veya bugünkü nesiller tarafından yapılan, ödemesi gelecek nesillere bırakılan bir ‘ulusal borçtur’. İşte bu tespit yanlıştır.
Başbakanın böyle bir yanlış yapması çok doğal. Çünkü profesyonel iktisatçılar bile, ‘iç borçların’ gelecek nesillere bırakıldığını düşünüp böyle yazıyor. Tekrar başa dönelim. Başbakanın, sosyal güvenlik kurumlarının şimdiki ve gelecekteki ‘açıklarının’ bir kamu borcu olduğu şeklindeki algılaması tamamen doğrudur. Nitekim, bankaların ‘munzam emeklilik sandıklarının’ açıkları da, bu açıkları kapamakla yükümlü tüzel kişiliğin ‘bir borcu’ kabul edilmiştir. Bu yüzden munzam emeklilik sandıkları, SSK’ya devredilmeden önce, borçların ilgili bankaca kapatılması şart koşulmuştur. Bu sebeple Yapı Kredi Bankası’nın satışında, ‘net sermaye değeri’ bulunurken ya açıkların nakten ödenmesi ya da bunun ‘hesaplanan şimdiki değeri’nin varlıklar toplamından düşülmesi istenmiştir. Aynı matematikle düşünülürse, sosyal güvenlik kurumlarının, gelecek yıllarda vereceği açıkların da bir ‘iskonto edilmiş şimdiki değeri’ vardır.
Açıkları, çıktıkça kapamayı devlet üstlendiğine göre, bunun borç hali de devlete aittir. Yani, sosyal güvenlik kurumlarının bugünkü durumu, hesaplarda gözükmeyen ek bir ‘kamu iç borcu’nun var olduğuna işaret etmektedir. Pek tabii, bu borcun hesaplanabilir olması için, bundan böyle sosyal güvenlik sistemlerinin açıklarını büyütücü mevzuat değişikliği yapılmamalıdır. (Demirel’in tekrar başbakan olması ihtimali düşük olduğuna göre, bu tehlike küçüktür.)
Esasen sosyal güvenlik kurumları reformuyla birlikte, mevcut düzenin gelecekteki açıklarının ‘şimdiki değeri’ kadar devlet tahvili yeni kurulacak Sosyal Güvenlik Kurumu’na sermaye olarak konulmalıdır. Bu durumda 2001 yılında batık bankalarının devletçe kurtarılması sırasında olduğu gibi, kamu borcu bir anda (muhtemelen 70-80 milyar YTL) artacaktır. Böylece, takke düşmüş ve kel görünecektir.
Bugün, kamunun net borç stoku 270 milyar YTL dolayındadır. Maliye Bakanlığı, bu borç stokuna 2006’da 56 milyar YTL faiz ödemeyi planlamaktadır. Sosyal güvenlik kurumlarına, 2006’da bütçeden aktarılması gereken para ise 22 milyar YTL’dir. Faiz ödemeleri düşerken, sosyal güvenlik aktarmaları artmaktadır. (Gelecek yazı: İç borç, gelecek nesillere bırakılan ulusal borçtur safsatası üzerine.)