Paylaş
Cumhuriyet tarihinin birinci askeri müdahalesi, 27 Mayıs 1960'ta oldu. O zaman müdahaleci subaylar, bu hareketin adını ‘‘inkılap'' koymuşlardı. Yine o günlerde ‘‘İkinci Cumhuriyet''in kurulacağı (veya kurulduğu) söyleniyordu. Kısaca, devletin yeniden yapılandırılması gündemdeydi. İşe, yeni bir anayasa hazırlamakla başlanıldı. O tarihlerde henüz genç bir asistan olan Prof. Dr. Ünal Tekinalp'ten dinlediğime göre, askerlerin anayasa hocalarından bir ricası olmuştu. Lütfen anayasaya ‘‘enflasyon yasaktır'' diye bir madde yazın diye. Bu olayı ilk duyduğumda acemi bir iktisat öğrencisi olarak tepkim, ‘‘iktisadın kendi kanunları vardır; anayasaya yasak koymakla, enflasyon önlenemez'' demiştim. Çok sonraları, ‘‘anayasal iktisat'' doktrininle karşılaşınca, şaşırmış ve askerlere neredeyse hak vermiştim. Evet, belki de anayasaya ‘‘enflasyon yasaktır'' diye hüküm yazılmalıydı. Bu ifade fazla hayalci bulunursa, onun yerine ‘‘açık öngören bütçe olmaz'' diye bir maddenin anayasada yer almasını önerebilirim. Bu takdirde anayasa mahkemesi de açık öngören bütçe kanununu, ‘‘anayasaya aykırıdır'' diye iptal edebilir. Böylece, seçilmiş herhangi bir hükümetin, bütçe açıklarına dayalı enflasyonist bir iktisadi politika izlenmesine ‘‘hukuk''la engel olunur. Tabii bu yazdıklarım uygulaması kolay şeyler değil. Bütçe açığını tanımlamak bile çetrefil bir iş. Öngörülen açığın ispatı ise imkânsızdır. Ayrıca açık bütçe yapmak, bazı hallerde iktisaden gerekli olabilir. Bu bakımdan, hükümetlerin elini kolunu, anayasayla bağlamak yanlıştır diyebiliriz.
Ancak yine de ‘‘açık bütçeye dayanan icraat planı yapmanın'' anayasal bir suç olarak algılanmasında fayda var. Nasıl ‘‘din, siyasete alet edilmesin'' derken bir şey kastediliyorsa; iktisat da siyasete alet edilmemelidir diyenler önemli bir ihtiyacı dile getiriyorlar. Kastedilen şudur: Eğer din, siyasete alet edilirse, din, siyasetin kirletmesine maruz kalır. Eğer iktisat, siyasete alet edilirse, bu kez ülke iktisadiyatı, siyasetin ‘‘açık bütçe'' tasallutuna uğrar. Ortada doğru bir iktisadi düşünce kalmaz. O zaman da şu sorulara cevap vermemiz gerekecektir:
1. Siyaset nedir? Ülkenin iktisadına da karışmayacaksa, neye karışacaktır?
2. ‘‘Açık bütçe olmaz'' diye anayasaya madde koymak, siyasetin özgürce yapılmasına bir engel teşkil etmez mi?
Siyaset, ülkeyi yönlendirme ve yönetme sanatıdır. Siyasetin, ülke ekonomisini, kendi yetki ve sorumluluk kapsamı dışında görmesi mümkün değildir. Açık bütçe yaparak enflasyona sebebiyet vermek, bir bakıma halka ‘‘kanunsuz vergi salmak'' olduğu için, esasen bir hukuk kuralı ihlalidir. Bu bakımdan, açık öngören bütçelerin kanunlaşmaması, siyaseti ekonominin dışına itmek değil, bilakis içine çekmek olarak da anlaşılmalıdır.
Ben bu yazımda, yürürlükteki anayasaya ‘‘enflasyon yasağı'' maddesi eklenmesini savunuyor değilim. Ancak, siyasetin ‘‘oyun kuralları'' içine böyle bir maddenin mutlaka dahil edilmesini istiyorum. Daha da önemlisi, halkın ortak vicdanında, enflasyona sebebiyet verecek iktisadi politikaların ‘‘günah'' veya ‘‘şeytan işi'' olarak sınıflandırılmasını talep ediyorum.
SON SÖZ: Ekonomide devrimi, iktisatçı değil, siyasetçi yapar.
Paylaş