PAZARTESİ günkü Hürriyet’tin ekonomi bölümünde, değerli ‘köşedaşım’ Ercan Kumcu, ‘Enflasyonun yarattığı hantallık azalıyor’ başlıklı makalesinde, krizden bu yana Türkiye’nin ihracatta rekabet gücünü arttıran değişimleri özetlemekteydi.
Kumcu, yazısında "hem reel ücretlerin son iki yılda yüzde 25 düşmesi, hem de yine son iki yıldaki verimlilik artışının yüzde 17’ye varması’ sonucunda ‘üretimde birim başına işgücü maliyeti, son iki yıl içinde yüzde 46 azalmıştır’ diyordu.
Ercan Bey'in yazısının bulunduğu sayfanın sağ köşesinde ise ‘İşgücü maliyet artışında dünya ikincisi olduk’ başlıklı imzasız bir haber yer alıyordu. (Sırası gelmişken ifade edeyim: Tamamı başka bir kaynaktan aktarma bile olsa, ekonomi haberi yazan her gazetecinin adının, yazının başında veya sonunda yer alması gerekir.) Haberde, Uluslararası Yönetim Geliştirme Merkezi’nin (IMD) 2003 Dünya Rekabet Yıllığı’nda yer alan bilgilere göre ‘57 ülke içinde işgücü maliyet artışında, Rusya % 35’le birinci, Türkiye % 19,63’le (ölçümdeki hassasiyete hayran kalmamak mümkün değil, neyse) ikinci oldu’ deniyordu. Haberin son paragrafında ise aynen şöyle yazıyordu: ‘İşçilik maliyetindeki hızlı artışlarÖ’ (yani, Ercan Bey'in yazdığının tam tersi) rekabet gücünü azaltmaktadır.
* * *
Gerek Ercan Bey, gerekse IMD Türkiye’de yayımlanan resmi bilgilere dayanarak makale veya rapor yazıyor. Demek ki, Türkiye’de işçilik maliyetinin hem azaldığı hem de arttığı resmi kaynaklardan yararlanarak hesaplanıyor. Mantıken, böyle bir zıtlığın olması mümkün değil. Öyleyse bunun açıklaması olmalı: Birincisi, Ercan Bey, işçinin eline geçen rakkamı kullanıyor. IMD brüt işçilik maliyetini. İkincisi, Ercan Bey hesapları TL ile yapıyor. IMD ise uluslararası bir karşılaştırma cetveli hazırladığına göre, yerel parayla yapılan ulusal hesapları dövize dönüştürüyor. Farkın iki önemli nedeni bunlardır. Ayrıca Ercan Bey, ‘son iki yılda’ demekte ve muhtemelen 1 Ocak 2002 ile 31 Aralık 2003 arasını kastetmektedir. IMD’nin raporu ise bir yıllıktır. Kapsadığı devre ya, 2003 ya da 2002 takvim yılıdır. Hatırlanacağı üzere, hem 2002’de hem de 2003’de TL yabancı paralar karşısında değer kazandı. Bu bakımdan, dolarlı ölçümlerde maliyetin arttığı, TL ölçümlerde azaldığı şeklinde bir sonuca varmak matematiksel bir burkulma. Zaten farklı para birimleriyle yapılan ölçümlerin birbirini tuttuğu çok nádirdir. Nitekim dilimizden düşmeyen ‘Kamu Borçlarının, Milli Gelire Oranı’nın yüzde kaç olduğu ve son yıllarda nasıl değiştiği tam bir muammadır. Bırakın kamu borcunun net mi (yani, kamunun, kamuya borçlarını düşerek) yoksa brüt mü alınması gerekir tartışmasını, son dört yılda ‘Borç Stoku’ ve ‘Milli Gelir’, TL veya dolarla hesaplanıp birbirine oranlanırsa, ortaya bambaşka yüzdeler çıkmaktadır. Hele hele, milli geliri dolara dönüştürmek için, yıl içi ortalama kuru yerine, yıl sonu kurunu kullanmak, çok ciddi yüzde farkları yaratmaktadır.
Bütün bunları niye yazdım? Ekonomideki gidişatı anlamak ve okurlara doğru anlatmak görevini yüksenmiş olanların işi gerçekten zor. Allah, okuduğundan anlam çıkarmaya çalışan okurlara kolaylık versin.