SÖZ, ölüm getirmez denir. Bunun iktisatçası da ‘söz devalüasyon getirmez’ olabilir. Artan döviz açıklarına rağmen, piyasada kur artışının ne zaman olacağı bilinmez.
Osmanlı İmparatorluğu’nun ve onun devamı olan Türkiye Cumhuriyeti’nin değişmez devlet politikası ‘yüksek faiz-düşük kur’dur. Çünkü maliyecilerin zihninde ‘borç almazsak, ekonominin çarklarını çeviremeyiz’ inancı yatar. Bu ‘bátıl inanç’ sürmektedir. Kırkbeş yıldır iş áleminin içindeyim. Faizi ne olursa olsun, borçtan korkan tek bir iş adamına rastlamadım. Zaten devleti idare edenlerle, özel sektörü yönetenler aynı kültürden geliyor. Rahmetli annem ‘borçlu ölmez, rengi solar’ derdi. Belki haklıydı. Ama bilmediği bir şey vardı. Onun dediği, borcu, alanın ödemesi şartına bağlıydı. Bizim borçluların yanakları elma gibidir maaşallah. Rengi soluk olanlar, almadıkları borcu ödemeye mahkum olan halktır. Önce zararı TMSF’ye devir ve borçları yüksek kurdan dolara döndürme, sonra ‘faiz dışı fazla’ ve yüksek faizle doları düşürererek borçları küçültme. Hokus, pokus.
* * *
Bir gün eskaza piyasalarda döviz fiyatlarının artışı istikametinde bir oynama olursa, ilgililerden bir ricam var. Sakın rezervlerinden döviz satıp, bu hareketi frenlemeyin. Zaten uygulanan politikanın resmi adı ‘dalgalı kur rejimi’ değil mi? Bugün döviz bozdurup, TL’de bir gecelik faize yatanlar veya bonoya yatırım yapanlar, akılları başlarında ve bilinçli olarak bir devalüasyon riskini almıyorlar mı? Aldıkları bu risk için de bol miktarda ‘prim’ tahsil etmiyorlar mı? Artık bir de bunun üstüne, spekülatörlere Merkez Bankası’nın topladığı dövizleri ucuza satmasını kimse bekleyemez. Zaten bu dövizler, ‘elde tutma maliyeti’ eklenirse, anlaşılır ki; pek de ucuza da gelmemiştir. Rezervdeki dövizleri, düşük fiyattan almaya sadece ‘Hazine’nin hakkı vardır. Çünkü bu ucuz döviz biriktirme, yıllardır uygulanan TL’ye yüksek faiz sayesinde olmuştur. Yani Hazine, bu dövizlerin fiyat farkını peşinen ve fazlasıyla ödemiştir. Döviz bozdurup, yüksek TL faizi alanlar bu külfete katlanmamıştır. Bunlara ucuz döviz satmak vicdana sığmaz. Kişinin ‘hem eli oynaşta, hem canı cennete’ olamaz. Bu konuda ilgilileri, bilhassa IMF’den gelecek yanlış yönlendirmelere karşı uyanık olmaya çağırıyorum. IMF, son tahlilde ‘yabancıların alacaklılarını emniyete almakla’ sorumludur. Sakın ha Washington’dan gelecek ‘derhal döviz satın, gecelik faizleri arttırın, ne yapıp yapın, kur artışını engelleyin, yoksa enflayon patlar’ kandırmalarına kulak asmasınlar. Korkmayın, bu ‘faiz dışı fazla’ sürdükçe, döviz fiyatı da enflasyon da bir yere gitmez. ‘Over shooting’ denilen sert çıkışların kalıcı olması mümkün değildir. Türkiye’nin döviz kazanma kapasitesi, tartışılmaz bir şekilde yeterlidir. Bu ülkede ne dün ne de bugün ‘döviz kıtlığı’ olmamıştır. Sadece yanlış faiz ve kur politikası uygulanmıştır.
Son Söz: Primi alan, tazminatı öder; primi ödeyen, tazminatı alır.