YUKARIDAKİ başlık, 1962 yılında yazdığım bir makale denemesine aittir. Cumhuriyet’e yollamıştım; yayımlanmadı. O günlerde (yani 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra) OYAK (Ordu Yardımlaşma Kurumu) kurulmuştu.
Bunun üzerine, öyleyse İYAK (İşçi Yardımlaşma Kurumu) ve MEYAK (Memur Yardımlaşma Kurumu) da kurulsun önerileri yapıldı. İYAK ve MEYAK’ın kurulmasına haklı olarak izin verilmedi. OYAK kaldı. Benim OYAK’ın kurulmasına itirazım üç gerekçeye dayanıyordu. Birincisi; OYAK, bilimsel sınıflandırmaya göre bir ‘emekli ve yardım sandığı’ idi. Halbuki ortada, tamamen aynı amaç ve işlevle kurulmuş ‘TC Emekli Sandığı’ vardı. Devletin aynı işi yapan iki kuruluşu olması, kaynak israfına ve haksızlıklara yol açacaktı. İkincisi, bu sandığın kuruluş kararnamesinde, OYAK’ın ‘sahip-girişimci’ (málik-müteşebbis) sıfatıyla ticari faaliyette bulunmasına izin veriliyordu. Halbuki kural olarak, ‘sandık’ların, üyelerden ve onları istihdam eden işverenden topladıkları primlerle bir ‘yatırım fonu’ kurmaları ve bu fonu ‘portföy’ teorisine uygun olarak nemálandırması gerekir. Bu kurama göre sandıklar, hiçbir şirketin sermayesine belli bir yüzdeden (mesela % 10) daha fazla iştirak edemez. Dolayısıyla girişimci ve yönetici ortak olamazlar. Esasen, emekli sandıklarının aktüeryal hesapları ‘makul’ bir getiri yüzdesine göre yapılır. Emekli fonu yönetiminde düstur, ‘en az pişmanlık’tır (minimum regret). Bu amaçla portföy oluşturulurken, kárı maksimize edebilecek ‘yüksek risk’ modeli uygulanmaz. Onun yerine, zarar ihtimalini minimize eden makul getirili model kullanılır. OYAK’ın özellikle işleyiş tarzına üçüncü itirazım, teknik olmaktan çok sosyaldi. Ben, silahlı kuvvetlerin kurumsal kimliğinin ve yönetimde rol alacak emekli veya muvazzaf subayların adının, haklı veya haksız, iş hayatının kaçınılmaz şaibelerine bulaşmasından endişeliydim.
* * *
Aradan kırk yıldan fazla geçti. OYAK, üyelerine iyi hizmet verdi. Bundan sonra da vermeye devam edecektir. Bugün bu kurumla ilgili hiç kimse, bir tür ‘munzam emeklilik sandığı’ olan OYAK kapatılmalı, yani TC Emekli Sandığı ile birleştirilmelidir önerisini kabul etmez. Ancak kendisi ‘özel kişi’ olmayan OYAK, geçmişte genellikle uyguladığı ‘pasif ortak’ rolünü terk ederek, ‘özelleştirme’ ihalelerine atılgan bir girişimci olarak katılmaya başladı. Bu son derece sakıncalı bir yoldur. OYAK’ı yönetenler, bu yeni stratejinin daha kárlı olacağını ve üyelerine daha fazla çıkar sağlayacağını iddia edebilirler. Hatta bu tezlerini kanıtlayabilirler. Ancak bu, ‘serbest pazar’ ekonomisinin hukuksal ilke ve kurallarına uymaz. Dolayısıyla, ekonominin ve ülkenin bütününe zarar verebilir. Benzeri sakıncalar, TOBB gibi yarı-kamu kuruluşların önderliğinde özelleştirme ihalelerine katılma teşebbüsleri için de geçerlidir.
Son Söz: Ekonomide yapısal değişim, zihniyetten başlar.