Olmadı Tayyip Bey, olmadı

SİZ kalkın, Erzurum’da çiftçilerin gözünün içine baka baka ‘Doğrudan destek primi alıyorsunuz, mazot desteği alıyorsunuz, hálá çiftçi, çiftçi diyorsunuz.

Bu millet yatıp kalkıp da sadece seni mi kalkındıracak? Biz devlet olarak halkımızın imkanlarını en iyi yönetme gayreti içindeyiz. Bir kesimi burada sübvanse ederken, bir başka kesimi mahrum edemeyiz. Bu iş, iyi yönetim işidir. Eğer bunu başaramazsak ekonomide şu anda geldiğimiz noktaya gelemeyiz’ diye konuşun. Olacak şey değil. Olmadı vallahi, olmadı billáhi. Başbakan dediğin, netice itibariyle bir siyasetçidir. Siyaset kelimesi ‘seyis’ten gelir. Kök anlamı, at gütmek, at terbiye etmek demektir. Böyle seyislik olur mu? Siyasetçi dediğin, tütün ekicisinin karşına çıkıp, ‘onlar tütüne ne taban fiyatı veriyorlarsa, ben 5 bin fazlasını veriyorum’ der. Siyasetçi dediğin, vatandaşlarına 38 yaşında emeklilik hakkı verir.

Olmadı Tayyip Bey!

Siz, bizim rolümüzü çaldınız. Siz çiftçinin karşısına geçip, onlara bol keseden vaatlarda bulunacaktınız ki; biz de ‘başbakanlarımız, bu popülist söylemden ve eylemden vazgeçmedikçe, bu devletin iki yakası bir araya gelmez. Üstelik, IMF’ye ve dünyanın finans çevrelerine verilmiş sözleri tutmak lazım. Bütçe dengeleri asla hafife alınamaz’ diye okkalı laflar edecektik. Köşe yazarının ekmeğini elinden almanın alemi yok. Siz böyle konuştukça, bizler yazacağımızı şaşırıyoruz. Ne yani, şimdi biz mi popülizm yapalım ? Gazetecileri böyle ters köşeye yatırmak olur mu ?

Olmadı Tayyip Bey, olmadı.

SSK hastahanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devrine karşı çıkan sendikacılarla tartışmayacaktınız. Üstelik, topladığınız sendika aidatının bir kısmıyla hastane kursaydınız diye onlarla hafif yollu da olsa bindirmeyecektiniz. Yok öyle şey, burası Türkiye! Kimse kimsenin tavuğuna kış demez. Eski köye, yeni adet getirmeyin. Siz işçiden ve çiftçiden seçimlerde oy isteyeceksiniz, yoksa unuttunuz mu?

Olmadı Tayyip Bey, olmadı.

17 Aralık yakşaltıkça, Türkiye yi, AB’ye tam üye olarak alma konusunda, ipe un seren Avrupalının gözünün üstüne çakacaktınız. Var mı, Kopenhag kriterlerine ‘Ankara Kriterleri’ der, yolumuza devam ederiz demek. Papaza kızıp, orucu bozacaktınız. Biz de ‘İslam Ortak Pazarı’ kurarız diye ortaya çıkacaktınız ki; biz de ‘işte gerçek niyetleri su üstüne çıktı, takke düştü, kel göründü’ diye yazı yazalım.

* * *

‘The Economist’ dergisinin son sayısında okudum. Acı hicivleriyle ünlü, İngiliz yazar George Bernard Shaw, ‘Paul’a ödeme yapmak için, Peter’i soyan bir iktidar, gelecek seçimlerde Paul’un kendisini destekleyeceğinden emindir’ demiş. Tam da aradığım cümle buydu. Ben de Shaw’un bu sözünün türevini alayım bari. ‘Paul’a ödeme yapsın diye, hükümet tarafından soyulan Peter’in, bundan sonra hükümeti köstekleyeceği kesindir.’ Tabii orası İngiltere. Burada ise usta siyasetçi, önce Ahmet’i soyar, ondan aldığını Mehmet’e verir. Sonra da Mehmet’i soyar; ondan aldığını da Ahmet’e verir. Tabii her iki işlemde de kendi hizmet komisyonunu ödentiden kesmeyi ihmal etmez. Böylece hem Ahmet, hem de Mehmet, iktidarı sonuna kadar destekler. Ya da tam tersi olur. Ne demişler kısmetten fazlası olmaz.

Son Söz: Lider, toplumun genel havasına uyan değil, genel çıkarını kollayandır.
Yazarın Tüm Yazıları