‘YÜKSEK faiz-düşük kur’ morfiniyle acıları dindirilen Türk ekonomisi, sırf bu yüzden, birkaç kere krize girdi. Her krizden sonra afyonun dozu arttırıldı. Yani daha yüksek faiz verilerek kriz atlatıldı.
Şu sıralarda yine böyle bir hazırlığın yapıldığından korkuyordum. Bazıları, ‘IMF’nin talimatı var, bunu yapmaya mecburuz’ diye kamuoyu oluşturuyordu. Galiba bir uyanma oldu. Ben uzun bir süredir, bu sakat uygulamanın bu ülkeye neye malolduğunu somut bir şekilde ortaya koydum.‘Yüksek faiz-düşük kur’la,
a) fakirden, zengine;
b) kamudan, özele;
c) yurt içinden, yurt dışına
gelir ve servet transfer edilmektedir. Bu politikayı inatla sürdürmenin gerekçesi ise, ‘enflasyona engel olmaktır’. Halbuki, bu politikanın bizatihi kendisi, 1. Kamu borçlarını, milli gelirden hızlı büyüterek, 2. Cari işlemler açığı yaratarak, mali krizlerle sebep olmakta ve fiyat istikrarını tehlikeye atmaktadır.
* * *
ODTÜ’nün kuruluş yıllarında iktisat okuyanlar arasında Michel Marto adında Filistin kökenli, Ürdün’lü Hristiyan Arap zeki bir öğrenci vardı. Michel, benim iyi arkadaşımdı. Sivri dilliydi. Doğruluğuna inandığı konularda horoz gibi tartışır ve karşısındaki kızdırmayı becerirdi. Argodan başlamak üzere, az çok Türkçe de öğrendi. Michel, ülkesine dönünce Ürdün Merkez Bankası’na girdi. Onu eğitim için İngiliz Merkez Bankası’na yolladılar. Oradan, California Üniversitesi’ne gidip parlak bir doktora yaptı. Dünya Bankası’nda Türkiye’den sorumlu iktisatçı olarak çalıştı. Sonunda Ürdün Merkez Bankası’ında döndü. Bankada ‘Naip Muhafız’ (Yarbaşkan) olarak Ürdün’ün içine düştüğü máli krizden çıkarılması görevini üstlendi. Sonra Maliye Bakanı oldu. Bu görevde uzun yıllar kaldı. Halen özel bir bakanın yönetim kurulu başkanı olarak görev yapıyor. Ürdün, enflasyonu düşük, máli açıdan istikrarlı ve ulusal parası ‘döviz’ olan küçük bir ülke. Michel, ara sıra Türkiye’ye geliyor, abur cubur yiyip, bol bol ekonomi konuşuyoruz.
* * *
Michel’e merkez bankasındaki görevinin en zor yönünü sormuştum. Bana şöyle demişti. İşadamları ve bilhassa bankacılar, MB üzerinden para kazanmaya bayılır. Bu sebeple, MB’nin belli bir pozisyon almasını ister. Kendileri de, en kárlı ters pozisyonu alır. Halbuki, merkez bankasının bir görevi de spekülatif kazançlara izin vermemektir. Bankacılara, asla elimi göstermem. İcabında öyle ters hareketler yaparım ki, apışıp kalırlar. Bir daha asla MB’nin sırtından para kazanmayı akıllarından bile geçiremezler. Piyasa oyuncuları, kár etmek için merkez bankasını güdemeyeceklerini bilmelidir. Merkez bankaları, piyasanın dolduruşuna gelmemelidir. Tam tersine MB başkanı, piyasaları gütmelidir. Hüner buradadır.