Net hata ve noksan

TÜRKİYE’de yaşayan insanların bilinçaltında ‘döviz bitmesi’ diye bir korku vardır. Gerçi bu korku, şimdilerde çok azalmıştır.

Ama yine de bilinç altında bulunan bir korkunun, aniden bilinç üstüne çıkıp, bir panik atak yaratması ihtimali vardır. Pek tabii, panik atak da geçicidir. Ataktan bir süre sonra, ‘overshoot’ eden, yani aşırı değerlenen döviz, tekrar olması gereken fiyata ve hatta daha da aşağılara iner. Uzun vadede, bir para biriminin fiyatının ‘normal’ düzeyde teşekkül edeceği kesindir. Normal düzey veya isterseniz ‘gerçekçi kur’ diyelim, o ülkeye giren ve çıkan döviz miktarını eşitleyen fiyat demektir. Acaba, Türk Lirası’nın son kırk yıldır sürekli, aşırı değerli olduğu iddia edilebilir mi? Hayır, edilemez. Sürekli aşırı değerlenme vardır, bunun kanıtı da artan dış borç stokudur demek de mümkün değildir. Mesela, kırk yılda Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışında önemli birikimleri oluşmuştur. Muhtemelen artan dış borç stoku ile yurt dışında tutulan veya Türkiye’ye kredi olarak geri dönen bireysel tasarrufların toplamı bu stoka yakındır. Dolayısıyla, kırk yıllık bir devrede, Türkiye’nin kümülatif olarak, önemsenecek bir cari işlem açığı teşekkül etmiş olamaz demek, yanlış değildir. Ancak, bu ifade doğru bile olsa, bu ülkede bir daha döviz buhranı olmaz da denemez. Bundan önce döviz krizleri çıkmışsa bundan sonra da çıkabilir. Kriz, derin veya sığ olabilir; krizden çabuk veya geç çıkılabilir. Ama bir kriz olabilir.

* * *

Bu genellemeden sonra, gelelim günümüzün somut gerçeğine. Son beş aylık ‘Ödemeler Dengesi’ tablosu, cari işlem açıklarının ciddi şekilde arttığını göstermektedir. Böyle bir açığın sürdürülmesi mümkün değildir. Bunun da çaresi, ne bütçe fazlasını vererek ne de faizleri arttırarak iç talebi frenlemeye çalışmak değildir. Hakeza, sonbaharda Avrupa Birliği’nden giriş sözü alınması sonucu, Türkiye’ye doğrudan yabancı sermaye akımının başlaması da bu dengesizliği ortadan kaldırmaz. Olsa olsa krizi erteleyip, büyütür. Bu çarpıklığı ortadan kaldıracak tek şey TL’nin devalüe olmasıdır. Söz konusu para TL değil, ABD doları olsa da çare aynıdır. Yani, döviz fiyatlarının, enflasyondan hızlı artmasıdır.

Ancak burada çok kritik bir soru var. Acaba, ‘Cari İşlem Açığı’ tabloda görüldüğü kadar büyük mü? Gerçek cari işlem açığını bulmak için, buna ‘Net Hat ve Noksan’ rakamını eklemek gerekmez mi? Net hata ve noksan denilen sayı, döviz akım hesapları (cari işlemler) ile stok değişmeleri (sermaye hareketleri) arasındaki eşitsizliği gideren ‘yapay’ bir sayıdır. Adı üzerinde, hesaplarda yapılan hataların ve hesaba alınmayanların, yani noksanların toplamıdır. (Net, artılar ve eksilerin bakiyesi demek.) ‘Net hata ve noksan’ hem cari işlemlerden, hem de sermaye hareketlerinden kaynaklanır. Burada kritik olan husus, bunun ne kadarının cari işlemlerden, ne kadarının sermaye hareketlerinden oluştuğunu kestirebilmektir. Eğer, korktuğumuz cari işlem açığını, korkulmayacak seviyeye indiren ‘hata ve noksan’lar kayıt dışı ihracat ve turizm gelirlerinden meydana geliyorsa, mesele yoktur. Eğer bu ‘hata ve noksan’ bir stok değişimiyse, yani geldiği gibi gidecek bir ‘sıcak para’ cinsi sermaye hareketiyse, o zaman ortada gerçekten bir sorun vardır.

Son Söz: Bilinmeyen sebep, kötü yorumlanır.
Yazarın Tüm Yazıları