İNGİLİZCE’deki ‘moral hazard’ deyiminin Türkçe karşılığı ‘ahlaki zafiyet’tir. ‘Ahlaki tehlike’ de uygun bir çeviri.
Şimdi bu deyimin ne anlama geldiğini bir örnekle açıklayayım. İnsanın refleks süresini uzattığı, görme ve duyma bozuklukları yarattığı, uyku getirdiği ve kişiyi coşkulu ve tedbirsiz davranmaya yönelttiği için, alkollü iken araç süren kişinin kaza yapma ihtimali yüksektir.
Trafik kazaları, sadece kazayı yapana değil, olayda hiçbir kusuru olmayan kişilere de ağır hasar verir. Bu yüzden devlet, sürücülerin alkollü iken araç kullanmalarını yasaklamıştır. İlgili yasalar, kaza yapmamış bile olsa, bir sürücüyü, sırf alkollü iken araç kullandı diye cezalandırmaktadır. Yani kazaları azaltmak için, kişinin çok zevk aldığı, çakır keyif direksiyon sallama özgürlüğü ortadan kaldırılmıştır.
Alkol almış sürücülerin sebep oldukları kazaları azaltmak için, alkollü sürücüleri cezalandırmak yerine, onlara eğitim verilse ve gerisi kişinin vicdanına bırakılsa ne olur? Trafik kazaları artar herhalde değil mi? İşte, insanları risk almaya adeta iten böylesi ‘gevşek’ ortamlarda olan kazalara, ‘moral hazard’ yani ‘ahlaki kaza’ deniyor.
* * *
IMF’nin başiktisatçısı Profesör Krueger, sosyal güvenlik yasası Meclis’ten zamanında geçmedi diye, IMF’nin Türkiye’ye vereceği 833 milyon dolarlık krediyi ertelediklerini açıklarken ekonomimizi övmüş ve şu cümleyi kullanmış: ‘Merkez Bankası’nın güçlü sermaye girişleriyle inşa ettiği döviz rezervi, program hedeflerine rahatlıkla ulaşılması konusunda avantaj sağlamaktadır.’
Profesör Krueger’in bu ifadesinin tek bir anlamı var. Türkiye’de döviz fiyatlarında ciddi bir yükselme eğilimi ortaya çıkarsa, Merkez Bankası, elindeki dövizi piyasaya arz ederek, bu çıkışa engel olacaktır. Böylece düşük kurla düşen enflasyon, yükselen kurla tekrar yukarı çıkamayacak ve program (enflasyon hedefi) tutturulacaktır.
Şimdi ben soruyorum: Türk ekonomisi, ‘cari işlem fazlası’ veriyor olsa, Kreuger’in ima ettiği ‘döviz fiyatlarının aniden yükselmesi’ gibi tehlike ortaya çıkar mı? Bu ihtimal, sürekli ve artan miktarlarda cari işlem açığı veren bugünkü iktisat politikasına göre çok, ama çok düşük değil midir? Niçin, dünyada bir gecelik para, reel yüzde 0 dolayında faiz getirirken, Türkiye’de reel yüzde 7 faiz getiriyor?
Üstelik niçin MB, ‘güçlü rezervleriyle’ sıcak paracılara ‘IMF üzerinden, merak etmeyin, devalüasyona yakalanma riskiniz yoktur, 2000-1’de olduğu gibi size ucuz fiyattan döviz satarım’ diye selam yolluyor? Niçin IMF’ye güvenerek içeri giren sıcak para yüzünden döviz fiyatları anlamsız şekilde düşüyor ve cari açık büyüyor?
Niçin bu yüzden ‘devalüasyon’ ihtimali artıyor? Sonra da bu tehlikeyi savuşturmak için, yüksek faize devam edilip güçlü rezerv inşa ediliyor ve rezervler düşük getiriyle Batı bankalarında tutuluyor?