DEVLETİN halktan vergi toplamasının üç temel amacı veya işlevi vardır.
Bunlar:
1. Devletin, hizmet üretebilmesi için gerekli parayı bulmak.
2. Ekonomiyi yönlendirmek.
3. Milli geliri yeniden dağıtıma tabi tutmak.
Devlet, başta ulusal savunma, dış ilişkiler, güvenlik ve adalet olmak üzere büyük çapta sadece devlet tarafından sağlanması mümkün olan hizmetleri üretir. Bunlara ilaveten, sağlık ve eğitim konusunda da önemli bir hizmet üreticisidir. Ayrıca, yollar, limanlar, barajlar ve sulama sistemleri gibi altyapı yatırımları da genellikle devlet tarafından yapılır. Bu işleri yapmak için, paraya ihtiyaç vardır.
Vergi toplamanın birinci amacı budur. İkinci olarak devlet, kimlerden, hangi faaliyetten, hangi yöreden vergi toplayacağını planlarken, dolaylı olarak yerli ve yabancı girişimcileri yönlendirir. Bugün üzerinde durmak isteğim üçüncü işlev ise devletin özellikle harcama kalemleri arasında yaptığı farklı tahsislerle ‘milli geliri’ nasıl yeniden dağılıma tabi tuttuğudur.
* * *
Devlet, bir ‘emme-basma’ tulumbadır. Bizatihi devletin kaynak yaratması az rastlanan bir olgudur. Mesela, petrol zengini ülkelerde, devlet gelirlerinin büyük kısmı halktan toplanan vergilerden değil, topraktan çıkartılan petrolden karşılanır. Hakeza devletçi ekonomilerde, KİT’in (Kamu İktisadi Teşekkülleri) yapacağı kár dağıtımının, devlete gelir olacağı açıktır. Ancak KİT’ler bilindiği gibi kaynak yaratmaz, kaynak tüketir. Yukarıda saydığım istisnalar dışında, devlet gelirlerinin esas kaynağı, dolaylı veya dolaysız vergilerdir.
Devlet, halktan topladığı paraların öneli bir bölümünü, ya devlet hizmeti üretiminde veya devlet yatırımlarında kullanır. Bunun dışında, ne yatırım ne de hizmet üretim maliyeti olmayan harcamaları vardır. Bunlara bilindiği gibi ‘transfer harcamaları’ denir. Transfer, adı üstünde ‘birinden alıp, birisine vermek’tir. Transfer harcamaları ‘milli gelirin, devlet eliyle vatandaşlar arasında yeniden dağıtılması’dır. Bu dağıtım, milli gelirin daha eşitlikçi dağılması yönünde olabileceği gibi, tam tersi yönde de olabilir. Sübvansiyonlar hariç, yeniden dağıtımın iki temel mekanizması vardır:
1. Kamu borçlarına ödenen faizler.
2. Sosyal güvenlik sistemi açıklarının kapatılması.
* * *
Bu iki ‘yeniden dağıtım mekanizması’, genellikle ters yönde çalışır. Yani kamu borçlarına ödenen faizler, milli gelirin yeniden dağıtımında ‘varlıklı kesimlere’ transfer sağlar. Buna karşılık, sosyal güvenlik açıklarının kapanması için bütçeden yapılan aktarmalar ‘varlıksız kesimler’ lehine transferdir.
Hükümet tarafından, IMF’ye sunulan ‘taahhütler’ arasında sosyal güvenlik sistemine bütçeden yapılacak aktarmaların, milli gelirin yüzde 4.5’u ile sınırlanması yer almaktadır. Ama faiz ödemelerinin milli gelirin en çok yüzde kaçı olacağı konusunda bir sınırlama yoktur. Türkiye’de sosyal güvenlik sistemi açıklarını kapatacak kaynak nereden bulunacak diye soranlara, faiz ödemeleri için kaynak nereden bulunacaksa, bu da oradan bulunacak diye cevap verilmesi, zurnanın zırt dediği yerdir.
Bütçenin, milli gelirin yeniden dağıtımı mekanizması olmaktan tamamen çıkartılması mümkün değildir. Ama bütçe, sadece bir milli gelir yeniden dağıtım mekanizmasına dönüşürse, devletin hizmet üretiminde ve altyapı yatırımlarında geri kalması da kaçınılmazdır.
Son Söz: Ekonomide insan olduğu için, siyaset de vardır.