Medya, iktisat ve ahlak

YAZILI, görüntülü ve sözlü basının, kısaca medyanın mensupları olarak, şunu itiraf etmeye mecburuz ki; bu sektörde çok ciddi ahlak ve buna bağlı olarak gelişen temel bir iktisat sorunu var. Bunların üstüne gitmek, bizzat medya mensuplarının hem görevi, hem de sorumluluğudur. Çünkü medyayı kurtaracak başka bir güç yoktur.

Medya (media), medyum (medium) kelimesinin çoğuludur. İki temel anlamı vardır, biri ‘‘aracı’’ diğeri ‘‘ortam’’dır. Bu iki anlam, aslında birbirini tamamlar. Medya, kurumların, toplumla; yönetilenlerin yönetenle veya yönetenlerin yönetilenlerle; mesaj vermek isteyenlerin, mesaj almaya ihtiyacı olanlarla; halkı uyarmak veya kandırmak isteyenlerin, uyarılmak veya kandırılmak isteyen halkla ve nihayet, insanların birbiriyle ilişki kurdukları ‘‘aracı ortam’’dır. Medya, kıyıda köşede kalmış cılız sesleri ve küçük resimleri büyüten ve onlara güç katan müthiş bir mekanizmadır. Eskilerin tabiriyle birçok olayın ‘‘şuyuu vukuundan beter’’dir. Yani şayia çıkması, kısaca yaygın bir şekilde duyulması, gerçekte olmasından çok daha kötüdür. ‘‘Medya, bir şayia mekanizmasıdır.’’ Bu sebeple, tehlikeli bir silahtır. Üstelik medya, sadece bir iktisadi faaliyet alanı değildir. Aynı zamanda demokratik istemin üzerine inşa edildiği (meclis, hükümet ve mahkemeler) üç kuvveti tamamlayan dördüncü erktir. Dolayısıyla medyanın ahlaki sorunları, siyasi rejimin sağlığı ile yakından ilgilidir.

* * *

Peki, deminden beri önemini vurgulamaya çalıştığım bu ahlaki sorun nereden kaynaklanmaktadır? Bu sorunun özü, medyanın ‘‘besleme’’ hale gelmesidir. Gazetelerin ve TV'lerin, yani kendi ayakları üzerinde durmaya çalışmadan kısaca kár etmeden, patronlarının halktan çalıp, onlara verdikleri paralarla bu görevi yapmaktan hiç utanmayan kişilerce yönetilmesidir. İşin daha acı yönü, basının en önde gelen kalemlerinin bile ‘‘besleme yazar’’ olmayı içlerine sindirmiş olmalarıdır. Hatta bu yazarlar, ne var bunda, bütün dünyada işadamlarının gazete ve televizyonları var; bu her yerde böyledir diyecek kadar gaflet içindeler. Gelinen noktada, medyanın ahlaki zafiyeti, artık dışarıdan değil içeriden beslenmektedir. Toparlayım:

1. Kapitalist sistemde ahlaklı olmanın ilk şartı, başkalarının gönüllü olarak satın alacağı bir mal veya hizmeti bizzat üreterek veya bu üretimi yapan kuruluşta çalışarak geçimini temin etmektir.

2. Üretilen mal veya hizmetin piyasa fiyatı, o mal veya hizmetin tüm maliyetlerini karşılamaya yetmelidir. Eğer karşılamıyorsa, ya maliyetler düşürülmeli, ya fiyatlar artırılmalı, ya da her ikisi birden yapılmalıdır. Ama asla, banka içi boşaltılarak veya devlet (yani halk) soyularak yaratılan dolaylı veya dolaysız fonlarla, o kuruluş, mesela gazete veya TV kanalı yaşatılmamalıdır.

3. Patronu tarafından beslenen bir medya organı, bunun bedelini mutlaka öder. Hiçbir patron, spor olsun diye medya beslemez.

4. Holdinglerin, para kazanmak maksadıyla, medya sektörüne de yatırım yapmaları ahlaksızlık değildir. Ama bu sektöre, gazete ve yazarları kendine fedailik etsin diye girmek ahlaksızlıktır.

5. Her besleme medya, kendi ayakları üzerinde durabilecek bir başka medya organının yaşam hakkını çalar.

Son Söz: Kötü medya,

iyi medyayı kovar.
Yazarın Tüm Yazıları