ESKİDEN Kürt meselesi ve ondan türeyen terör, Güneydoğu kelimesiyle birlikte anılırdı.
Olaylar daha ziyade “Olağanüstü Hal Bölgesi” içinde cereyan ediyor, Türkiye’nin diğer yörelerine fazlaca bulaşmıyordu. Artık bu dönem geride kalmıştır. 1983’den beri bu köşede, daha çok ekonomi ağırlıklı yazılar yazmama rağmen herhalde yirmiden fazla Kürt meselesi ile ilgili yorum kaleme aldım. Daha ilk yazılarımda bu hareketin etnik temelli bir “ülkeyi bölme” projesi olduğunu vurguladım. “Ya ver kurtul, ya vur kurtul” ibaresi bana aittir. Bu deyişi babamın zaman, zaman kullandığı Kürtçe “ya herro, ya merro” özdeyişinden türetmiştim. ¡ ¡ ¡ 1990’lı yıların başındaydı. Dönemin Kürt milletvekilleri The Marmara otelinde gazetecilerle bir toplantı tertiplemişti. Benim dâhil olduğum sohbet çemberinin odağında uzun boylu bir milletvekili duruyordu. Kendinden çok emindi. Her soruya tepeden bakarak cevap veriyordu. “Terörün sebebi, devletinin uyguladığı baskılardır” diyor, örnekler veriyordu. “Baskı kalksın, terör biter” diyordu. Laf, lafı açtı ve sonunda çözüm Kürt özerk bölgesinin kurulmasına geldi. Gazetecilerden biri “Eer Güneydoğu’da ayrı bir Kürt devleti kurarsanız, nasıl geçineceksiniz?” dedi. Milletvekili gerildi ve sert bir ses tonuyla, “Şu, Kürtleri, Kürtlerden fazla düşünme, bize ağabeylik taslama tavrınızı terk edin. Bırakın da kendi başımızın çaresine, kendimiz bakalım. Çobanlık yapar yine geçiniriz, siz merak etmeyin” dedi. Ben de, “Çözüm olarak gördüğünüz Kürt Özerk Bölgesi kurulması, biri bölge sınırlarını gösteren haritanın çizilmesi, diğeri de buna bağlı etnik temizlik olmak üzere iki büyük soruna yol açar” dedim. ¡ ¡ ¡ Sovyetlerin çökmesi üzerine ABD’nin dünya aleme ilan ettiği bir “Yeni Dünya Düzeni” (New World Order) var. Buna göre, bir ulus devlet içinde yaşayan etnik bir halk, demokratik yolla bağımsızlık isteyebilir. Eğer bu halkın, siyasi örgütlenmesi ve bağımsızlık davasını demokratik, yani halk oylaması ile gerçekleştirmek istemesi yasaklanırsa, o halkın ayaklanma hakkı doğar. ABD ve AB bu ayaklanmayı destekler. Demokratik yollar açık ise, ABD ve AB etnik ayaklanmaları desteklenmez. ¡ ¡ ¡ Bir zamanlar “her sosyalist, Kürtçü; her Kürtçü, sosyalisttir” özdeşliği geçerliydi. PKK Marksist bir örgüttü. Bayrağında orak çekiç resmi vardı. Bu bitti. AKP’nin tartışılmaz önderi Erdoğan ise, iktidara gelmeden önce de “etnik esaslı bir bölünme olsa bile, İslam çimentosuyla ülke bütünlüğünün korunacağını” düşünüyordu. Hâlbuki tek devlet, tek milletle yaşar. Ne komünizm, ne İslam, ne de bir başka din, “ulus bilincinin” yerine geçemez. Bugün Erdoğan, Kürtlere istediklerini verebilecek tek isimdir. Başbakan’ın başlattığı açılımın içi doludur ve mesaj şudur: Ey Kürtler! Size Yeni Dünya Düzeni’ne uygun olarak istediğinizi vereceğim. Ama bunun için önce terörü durdurup, analarımızı ağlatmaktan vazgeçmeniz şarttır. Aksi takdirde ben bu açılımı Türklere pazarlayamam. Kürtler, Erdoğan’ın bu teklifini tam kabul etmediler. Çünkü “Türk realitesinin” Erdoğan’ı bile aşacağından korkuyorlar. Demir tavında dövülür deyip, uluslararası rüzgârlar yön değiştirmeden açılan kapıdan geçip, bir an önce sonuca gitmek istiyorlar. Son Söz: En kötü aldatma, kendini aldatmadır.