Küreselleşmenin yerel etkileri

BAZAN içinde yaşadığı değişimi algılıyamıyor ve eski kalıplarla düşünmeye devam ediyoruz. Derken karşımıza (o çok yalnış konuşma tarzıyla) ‘mantıki’ açıklamasının bir türlü yapılamadığı tablolar çıkıyor.

Önce neden bahsettiğime dair, birbiriyle ilintili iki örnek vereyim. Sonra genel çözümlemeye geçeriz. Birinci örnek şu: Döviz kurlarının sürekli aşağı gitmesine rağmen, ihracat sürekli yukarı gidiyor. İhracat yapan firmaların katma değer maliyetlerinin, (yani işçilik, faiz, kira ve kár) enflasyon kadar artmış olması gerekir. Buna mukabil, ihraç ettikleri ürünlerde (döviz cinsinden yaptıkları zamları hesaba katsak bile) birim başına satış gelirleri TL cinsinden düşüyor. Bu tabloya bakıp, biri yukarı, diğeri aşağı giden bu eğri, bir noktada kesişecek ve firmalar zarar eder hale geleceği için de ihracat artışı duracak demek ‘mantıki’ bir çıkarımdır. Aylar ayları kovalıyor ve bu öngörü gerçekleşmiyor. Gelelim ikinci örneğe. Mademki firmalar daha çok ihracat için kapasitelerini kullanıyor ve mademki bu işten kár etmiyor, maksimum kapasite kullanımına erişip, birim başına sabit maliyetleri minimuma indirdikten sonra yeni kapasite arışına gitmezler. Kaldıki, kár etmediklerinden zaten yeni yatırım yapacak özkaynak yaratamıyorlar. Üstelik Türkiye’de reel faizler hiç bir rasyonel sanayicinin kabul edemeyeceği kadar yüksek. Bu yüksek finansman maliyetleriyle kim kredi alıp da yatırım yapar allahaşkına? Yatırımlar durmuştur; durum vahimdir! İstatiksel veriler, bu öngörüyü de doğrulamıyor. 2004’ün ilk üç ayında, özel sektör geçen yıldan yüzde 41.5 daha fazla, toplam 7.4 katrilyon TL'lik yatırım yapıyor. Bu yatırımların yüzde 56’sı makine ve teçhizat, yüzde 44’ü bina. Buna ne diyeceğiz şimdi? Türk sanayicisi vatanını ve milletini sevdiği için, kár-zarar demiyor ‘daş üstüne daş’ koyuyor mu? Yok mu bunun iktisadi bir açıklaması?

* * *

Ben, böyle bir durumla karşılaştığımda hemen kendime şunu söylerim: Sakın ha, ‘bunun mantıki bir açıklaması yok; burası Türkiye, bu ülkenin işine akıl sır ermez; veya vallahi rakkamlara inanmıyorum, mutlaka bir yanlışlık olmalı’ deme. Herşeyin mutlaka ‘bilimsel’ bir açıklaması olması gerekir. Zira sebepsiz, sonuç olmaz. İyi düşün taşın, zinindeki kısıtlamaları ve varsayımları gözden geçir. Bak bakalım, onlar hálá geçerli mi? Mantıki olarak açıklanamayan durumlarda ‘sorun’ mantıkta değil, varsayımdadır.

Şimdi de gelelim somut olayın açıklamasına. Birincisi, Türkiye’de katma değer maliyetleri, emflasyon kadar artmıyor. Özellikle işçilik maliyeti (ki sanayide katma değerin yüzde 60’ı bu faktördür) ciddi şekilde geriliyor. Zaten istatistikler de bunu doğruluyor. Dolayısıyla, döviz fiyatlarının gerilemesi ihracatçı firmalara sanıldığı kadar yük bindirmiyor. Burada derhal, işçilik maliyetindeki gerilemenin, Çin ve benzeri ülkelerin rekabetinden kaynaklandığını ilave edeyim. Çin malları yüzünden, iç piyasada da fiyatlar artmıyor. Kimse dışa satamadım öyleyse içe satarım diyemiyor. Aksine dışa satabilen, içe de satabiliyor. Gelelim finansman maliyetine. Kim demiş sanayi, TL ile yatırım yapıyor diye? Herkes döviz kredisi kullanıyor.Onun maliyeti düşük değil, ‘eksi’. Gel de yatırım yapma.

Son Söz: Küresel gerçek, yerel gerçeği geçersiz kılar.
Yazarın Tüm Yazıları