EĞER krizi, milli gelirde ani ve büyük bir düşüş olarak tanımlıyorsak (ki doğru tanım budur) Türkiye'de bu sıralarda bir kriz çıkmaz. Erken seçime gidilse de gidilmese de bu böyledir.
Haydi biraz daha ihtiyatlı bir ifade kullanalım, ‘‘bir kriz çıkma ihtimali son derece küçüktür’’. Ne demişler, ‘‘Olmaz deme, olmaz olmaz’’. Bu bizim neslin öğrendiği ilk hayat dersidir.
Şu sıralarda, yani siyasetin allak bullak olduğu bir esnada, kriz çıkmaz gibi söyleyeni mahcup edebilecek bir hüküm cümlesi kullanmamızın sebebi, ülkemizde halen ‘‘yüzer (dalgalı) kur rejiminin’’ uygulanmakta olmasıdır. Türkiye, yüzer kur politikasından vazgeçmediği sürece, ekonomide kriz yaratacak bir ‘‘enerji’’ birikimi olmaz. Çünkü, krize sebep olacak davranışlar, anında döviz fiyatlarını yukarı oynatmakta ve sistemi destabize edecek enerji anında soğrulmaktadır. Üstelik, kamu finansmanı ‘‘faiz dışı fazla’’ verecek şekilde idare edilebiliyorsa, olayların bir krize sebebiyet vermesi ihtimali iyice düşmektedir. Mevcut ekonomik politika devam ettiği sürece bir kriz çıkmayacağını bir kez daha vurguladıktan sonra, ‘‘durum tahlili’’ne (askeri İngilizcede buna 'estimate of the situation' denir) devam edelim.
* * *
Peki ekonomide ne olmaktadır? Kriz tehlikesi yoksa, ne tehlikesi vardır? Olayların gidiş istikameti bize, enflasyonun tekrar yükseleceğini söylemektedir. Tehlike budur. Enflasyonun bu kadar düştüğü bir ayda, enflasyonun yükseleceğini söylemek de nereden çıktı demeyin. Anlatmadan hatırlatayım. Aşk gecesiyle, doğum arasında 9 ay 10 gün vardır. Bugünlerde öyle muamelelerin içine girdik ki, buradan tosun gibi bir enflasyon artışı doğması muhtemel. Kısaca hem kurlar yükseldi, hem de nominal faizler. Bunların ikisi de ama özellikle nominal faizlerin ‘‘reel ekonominin kaldıramayacağı’’ seviyelere çıkışı, ancak enflasyon artışıyla ‘‘düzeltilebilir’’. Bilindiği gibi, reel ekonomide kalıcı etki yapan ‘‘nominal’’ (görünen) değil, ‘‘reel’’ (gerçek) faizlerdir. Nominal faizle, reel faiz arasındaki farkı yaratan şey de enflasyondur. Yüksek nominal faizi, makul reel faiz haline dönüştürecek tek silah enflasyon artışıdır. Üstelik döviz fiyatları ‘‘fiyatlar genel seviyesindeki artışların’’ yani genelde enflasyon yükselmesi denilen fenomenin sebepleri arasında en önde gelen etkendir. Toparlarsak, siyasi alanda yaşadığımız karmaşanın bir ekonomik krize değil, ama bir enflasyon artışına sebep olması daha muhtemeldir.
* * *
Şimdi haklı olarak şu soruyu soracaksınız: Bu iyi bir haber mi? Hayır değil. Enflasyon, ekonomiyi derhal krize sokmuyor, ama devamlı yıpratıyor. Aynen sigaranın, insanı aniden öldürmeyip süründürmesi gibi. Ancak şunu hemen ifade edeyim: Kriz çıkacağına enflasyonun artması evladır. Çünkü her krizden sonra enflasyon zaten artar. Üstelik bazen ‘‘hiper’’ hale gelebilir. Onun için, ekonomide karar alıcıların kriz tehlikesini asla göze almamaları gerekir. Yoksa sonunda hem kriz çıkar, hem de enflasyon azar. 1994'te ve 2001'de (aslında 1993'te ve 2000'de demek daha doğru) enflasyondan kaçalım derken iki kez krize yakalandık. Yeter artık.
SON SÖZ: Bir büyük iç, ama bir büyük tahminde bulunma.