AMERİKALILAR, Irak’ta haklı görülmesi imkansız bir savaşı sürdürüyor. Üstelik bu savaşta, gün geçtikçe daha fazla bataklığa gömüldükleri kesin.
Ancak eğer Amerika, Irak savaşını kazanmayı, uzun vadeli siyasetinin vazgeçilmez bir aşaması olarak görüyorsa, sonunda zor oyunu bozacak ve Irak’daki direnişler bitecektir. Almanya’yı ve Japonya’yı ‘sıcak savaş’la, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğini’ni ‘soğuk savaş’la çökertebilen (ama Vietnam’da mağlup olan) Amerika’nın, Irak’ı dize getirememesi bir sürpiz olur. Kaldı ki, bugün Irak’taki direnişçi güçlerin, sadece Amerikan işgaline karşı savaştığını da söylemek doğru değil. Çünkü Amerikan askerlerini Irak’tan çıkarmanın en kestirme yolu, direnişlere son verip, Irak’ta seçimlerin yapılmasına imkan sağlamaktır. Seçimler huzurlu bir şekilde yapılabilse, iş başına kim gelirse gelsin, Amerika’nın elini olmasa da, askerlerini bu ülkeden çekeceği kesin. Dolayısıyla bugünkü direnişler, istilacı düşmana karşı olmaktan daha çok, Irak’taki farklı etnik ve dini grupların iktidarı ele geçirme mücadeleleridir.
* * *
Türkiye’nin Irak ihtilafına, mümkün mertebe bulaşmaması gerektiğine inandığımı, gerek Hürriyet’teki köşemde, gerek NTV’deki yorumlarımda açıkça ortaya koydum. Halen de aynı kanaattayım. Türkiye ‘mutlu tasadüflerle’ Irak ihtilafına bulaşmamıştır. Bu da Irak konusunda iki defa hata yapan Başbakan Erdoğan’ın şansıdır. Bundan sonra, başbakanın şansını tekrar zorlayacağını da tahmin etmiyorum.
Başbakan Erdoğan, Amerika ile iyi geçinmek uğruna, ciddi risk alıp, üst üste iki defa Irak işine dahil olmak istemiştir. Buna rağmen çok kısmetli bir şekilde bu ihtilafa hem dahil olmamış; hem de, gerek ABD gerek AB nezdinde puan toplamıştır. Bundan iyisini istemek, Allah’tan belá istemektir. Irak’taki çatışmalarının dışında kalmamız sayesinde Türkiye’deki ‘siyasi istikrar’ bozulmamış ve ekonomide ciddi düzelmeler olmuştur. Bugünkü iktisadi istikrar, siyasi istikrarın sonucudur. Bunu böyle bilmeliyiz.
* * *
Son günlerde, ülkemizin tedavi kabul etmez münafıkları, ‘müslüman kardeşlerimizi gavurlar öldürüyor, bu zulme karşı durun’ diye hiç inanmadıkları bir savla halkı kışkırtmaya uğraşır oldular. Başlangışta Amerika ile işbirliği yaparak, Türkiye’nin Irak batağına çekilmesini başaramayanlar, hatalarını anlayıp seslerini kısmışken, şimdi de ‘direnişçilerden yana ve Amerika’ya karşı bir tavır koyarak’ bu ihtilafa taraf olmamız için gayret gösterenler türemiştir. İnşallah, bu kışkırtma sonuçsuz kalacaktır.
* * *
Çok açık bir şekilde ifade edeyim: Bir ülkenin içinde, o ülkenin dışındaki bir olay için halk galeyana gelirse, bu eylemler kendiliğinden ‘ülke içindeki iktidara karşı’ bir mücadele haline dönüşür. ‘Amerika’yı telin ediyor ve müslüman kardeşlerimizle dayanışıyoruz’ diye bir dizi gösteri yürüyüşleri yapılmaya başlanırsa, bu gösteriler kısa zamanda, mağaza vitrinlerin taşlanması, bankaların bombalanması, kaldırım taşlarının sökülmesi, yangınlar çıkarılması, arabaların tepetakla edilmesi ve polisle şiddetli çatışmalar haline ınkilap eder. Böyle bir tablo, ülke ekonomisi için son derece kötü olur. İnsanlar bedbinleşir, alışveriş kesilir, turizm sekteye uğrar, sermaye yurt dışına kaçamaya başlar ve faizler yükselir. Bu da ekonomide yaşanmakta olan cesaret verici gelişmeleri köstekler. İktidarı, mutlaka yıpratmak için vesile arayanlar, ülkeye daha az hasar verecek başka senaryolar düşünseler iyi ederler.
Son Söz: Devrimci olmak için, arabayı devirmek şart değildir.