İKTİSAT, başlıktakine benzer yüzlerce “mantıken doğru” ama “esasen” zırva sözün söylenebildiği bir alandır.
Bir cümle mantıken hatasız olunca, içindeki yanlışı teşhis etmek kolay olmaz. Başlığı birlikte irdeleyelim. 1,60 m. boyunda bir adam, 80 kilo ağırlığındaysa şişmandır. Ama 80 kiloluk bir adamın boyu 1.90 ise atletik vücutludur. Kısa boylular, uzun boylular kadar yemek yerse, onlarla aynı vücut ağırlığına erişir. Ama bu süreçte boyları uzamayacağı için şişmanlarlar. Bana göre kısa boyluların genelde şişman olmasının suçlusu lokanta tarifelerindedir. Eğer yemekler “kısa boylular” ve “uzun boylular” için iki farklı miktarda ve iki ayrı fiyatta müşteriye sunulsa, eminim birçok kısa boylu insan “boyuna göre porsiyon” seçer, hem daha az para öder hem de şişmanlamaz. İnsan “iktisadi mahlûk” olarak yaratılmıştır. Lokantada önüne konan tabağı silip süpürmezse, gayri iktisadi hareket etmiş olurum diye düşünür. Sonra da aldığı kiloları nasıl vereceğim diye uğraşır durur. Bu yüzden atalarımız “ömür biter, perhiz bitmez” demişler. * * * Konumuz, dost ve kardeş “olamadığımız” Yunanistan’ın içine düştüğü vahim malî ve iktisadi kriz. Yunanistan bu krize niçin düştü ve neden çıkmakta zorlanıyor? Kısaca söylemek gerekirse, ekonomik boyuna göre çok borç yiyip şişmanladığı için. Az üretip çok tüketmeye fena alıştığı için. Annelerimiz, çocukları hastalanınca, iyileşecek eminim, ama huyu değişecek ondan korkuyorum derlerdi. Ben de bir ülkenin sürekli borçlanmasından çok korkarım. Aslında yatırım yapmak için borç almaktan korkmamak gerekir. Yatırım kendini geri öder. Ancak alınan borçlar tüketime giderse, milletin huyu değişiyor. Artık borç yok; borç yemek bitti denince de krize giriyor. * * * Yunanistan krizi dolayısıyla “açık” lafını çok duyacaksınız. En çok duyulacak açık deyimleri de “bütçe açığı” veya “kamu kesimi açığı” olacaktır. Arkasından, Yunanistan büyük kamu açıkları yüzünden krize girdi denecektir. Kazın ayağı tam öyle değildir. Anlatayım. İktisatta “ikiz açık” diye tuzak bir kavram vardır. Bu tabir, “bir ülkenin, yurt içi tasarruf açığı, dış açığına (cari açık) eşittir” anlamında kullanılır. Bu yanlıştır. Doğrusu bir ülkenin dış açığı, tüketim fazlasına eşittir olmalıdır. Tüketim artı tasarruf milli gelire eşit olduğuna göre, iki ifade de cebirsel olarak aynı kapıya çıkar. Ama “tasarruf açığı” olduğundan dış borç alındı denirse, vicdan azabı çekilmez. Önlem almak için yaratılması gereken “perhize mecburuz duygusu” yaratılamaz. Pasifik ülkelerinde yaşanan deneyler göstermiştir ki; dış açığı olmayan ülkelerde tasarruf açığı oluşmamaktadır. * * * Bir ülkenin tasarruf açığı, tanım olarak, kamu ile özel kesimlerin tasarruf açıklarının toplamına eşittir. Yunanistan’da krizin sebebi olarak gösterilen “bütçe açığı” aslında tasarruf açığıdır. Bunun sebebi de cari işlem açığı vererek makro finansman dengelerini kurmuş olmalarıdır. “Finanse edilebildiği sürece sakıncası yoktur” denilen cari açıkları, tasarruf açığını, o da bu “vahim” krizi doğurmuştur. Eğer Yunanistan, cari açık vermeden sadece bütçe sorunuyla karşılaşmış olsaydı bunu çözmesi çok kolay olurdu. Hoş, zaten o zaman böyle bir sorun da ortaya çıkmazdı. Son Söz: Sebeple, sonuç birbirini kovalar.