KİT'lerin, (devletin, belediyelerin, özel idarelerin, kooperatiflerin ve kamusal vakıfların iktisadi işletmelerinin hepsini kastediyorum) halktan toplanan vergilerle oluşturulan ‘‘milli sermayeyi’’ kötü kullandığı bir gerçek.
KİT'lerin sermayeden yemelesine rağmen, bir türlü batmamasının sebebi, dolaylı veya dolaysız yollarla halktan toplanan vergilerle, kamudan destek almalarıdır. Buna rağmen KİT'lerin kársız çalışarak, onlara tahsis edilen sermayeyi heder etmesi, halkın vicdanını hiç sızlatmaz. Çünkü, bu kuruluşların zarar etme pahasına ‘‘sosyal fayda’’ yarattıkları kabul edilir. Mesela Belediye'nin sahip olduğu halk ekmek fabrikasının, kár etmese bile, halka ucuz ekmek sağlayarak, sosyal bir görev yaptığı, dolayısıyla yaşatılması gerektiği, benimsenen bir görüştür. Bu bátıl inanca rağmen, KİT'lerin özelleştirilmesi fikri 1980'den sonra gelen her hükümet tarafından benimsenmiştir. Demek ki hükümetler, sosyal fayda yaratmanın, zarardaki kamusal şirketleri yaşatmayı haklı göstermeyeceği kanaatına ulaştı. Eğer bir ‘‘sosyal transfer’’ (yani zenginden fakire bir gelir aktarımı) şartsa, bunu bütçeye konan bir tahsisatla yapılması daha doğrudur diye düşünülüyor.
* * *
Özelleştirme fikrinin iktisatçılar arasında kabul görmesinin esas gerekçesi, ‘‘özel sektörün, kamu sektöründen daha verimli çalıştığı’’ varsayımıdır. Bu varsayım genel olarak doğrudur. Ama son yıllarda o kadar çok batık özel şirket ortaya dökülmüştür ki, artık bu varsayımı artık şüpheyle karşılamak gerekecektir. Öyleyse, özelleştirmede daha fazla mesafe almadan, özel sektöre kárlı çalışma becerisi ve ahlakının verilmesi meselesini halletmek lazımdır. Bu misyon bitirilmeden yapılmış ve yapılacak özelleştirmelerden, ülkeye bir hayır gelmemiştir ve gelemez. Olsa olsa ortaya, arsası yağmalanmış, yani hem içi boşaltılmış, hem de zararı büyümüş piç şirketler çıkar. Sonunda bunları devletleştirmek gerekir.
* * *
Bizim gözlemlerimize göre, zarar eden firmaların çoğunda rastlanan ortak zafiyet noktaları şunlardır. Bu şirketlerde:
1. Sermayenin getirisi, maliyetinden yüksek olmalıdır kavramı yok.
2. Operatif kár değil, spekülatif kár etme gayesi var.
3. Yüksek finansal kaldıraçlama kullanılıyor.
4. Kárlılıktan çok, büyümeye düşkünlük mevcut.
5. Odaklanma yok. Ne ürün, ne beceri, ne müşteri, ne teknoloji.
6. Örgüt yapıları karışık ve etkinliği düşük.
7. Kendi kendine yeterli, içe doğru büyüme saplantısı var.
8. Bilanço ve Gelir Tabloları gerçeği göstermiyor.
9. Böbürlenme, şişinme ve rakkam şişirme merakı var.
10. Borca sadakat zayıf, bankaya takmak mubah.
11. Yöneticiler için performans kriterleri yok.
12. Yönetişim, yani yönetimle, yönetim kurulu ve hissedar ilişkileri sakat.
13. Şirketin kár etmesi değil, patronun kár etmesi ana fikir.
14.Zarar eden şirket, sahip ve üst yöneticileri tarafından soyuluyor.
Son Söz: Şirketlerin sosyal sorumluluğu, önce kár etmektir.