Paylaş
Cevher Özden’le, bir profesyonel yönetici, ekonomi yorumcusu ve öğretmeni olarak yolum pek çok kez kesişti.
Çalıştığım şirketler, 1980 öncesinde ve sonrasında onun aracılığıyla tahvil pazarladı.
Ekonomi yorumcusu olarak Kastelli’nin batacağına dair konuşmalar yaptım, yazılar yazdım.
Marmara Üniversite’nde hocalık yaparken onun gazetelerde yayınlanan emlák satış reklámlarını ders konusu, hatta sınav sorusu olarak kullandım.
Bir süre onun genel koordinatörlüğünü yapan arkadaşım Yılmaz Karakoyunlu'yla "Kastelli Olayını" enine boyuna irdeleme fırsatı buldum.
1982’de batmadan önce bir süre kendi paramı, büyük bir bankanın mevduat sertifikası karşılığında onun şirketine yatırdım.
Birkaç kez kendisiyle iş toplantısı yaptım.
Birbirimizden hiç hazzetmedik. 2001 krizinden sonra, İktisat Bankası’na yatırdığı 3 trilyon liranın yüzde 3000’le varan fahiş faizini almasına Tevfik Altınok engel olunca "bu memlekette hukuk yok" diye çok haksız bir yaygara koparmıştı.
Ben onun davranışını bu köşede kıyasıya eleştirdim.
Hukuk olmadığı için paranı kurtardın; olsaydı 50 bin (milyon) lira ile çırak çıkardın dedim.
Telefonda birkaç kez kavga ettik.
Bunların hepsi şimdi çok gerilerde kaldı.
Bana dün sorsaydınız, Kastelli’nin hálá çok parası vardır derdim.
* * *
Kastelli usulsüz işler yapan bir "saadet zinciri" üreticisiydi.
Banka olmadığı halde mevduat toplamak, karşılıksız çek yazmak gibi kanunun cevaz vermediği yollara başvurmuş bir bankerdir.
Daha doğrusu bir para piyasası tellalıdır. İngilizcede bunlara "broker" denir.
Ama Kastelli bir dolandırıcı değildi.
Yaptığı işin akli ve ahláki ilkesini "kendi obligasyonunu satmamak" şeklinde özetlemiştir.
Obligasyon ve aksiyon şimdilerde pek kullanılmayan iki sermaye piyasası değimidir.
Obligasyon "bu benim borcum" demektir.
Bununla tahvil veya bono kastedilir.
Kastelli, kendi tahvilini veya bonosunu satmamıştır.
Aksiyon ise hisse senedi veya onun değişiyle başkasının borcu demektir.
Kastelli kendi tanımıyla hep "aksiyon" pazarlamıştır.
Sıkışınca bu ilkesinden kısa süre için uzaklaşmış ve zora girmiştir.
Kastelli üç defa batmıştır.
Birincisi devletin çıkardığı "tasarruf bonolarını" devletin ödememesi yüzündendir.
Bu devletin yüz karasıdır.
İkinci batışı, sahtekár bankaların mevduat yatmadan "mevduat sertifikası" tanzim etmesi ve onun bu sertifikaları ıskontolu olarak pazarlamada aksaması yüzündendir.
Yani inşa ettiği saadet zinciri kopmuştur.
Bankalara verdiği teminat çekleri, bankalarca tahsiláta konmuş ve Kastelli’ye kazık atılmıştır.
Üçüncü batışı, "emlak fiyatlarındaki artış, her zaman enflasyon ve faizlerden hızlı olur" öngörüsünün tutmaması yüzündendir.
Bu batışında kendisinden başka kimsenin suçu yoktur.
Geçen yıl Amerika’da patlayan emlak balonu ve onun yarattığı banka batakları, tam anlamıyla Kastelli’nin üçüncü batış hikáyesiyle örtüşür.
Bu olay üzerine o tarihte "Çekirge üç defa sıçrar" diye bir yazı yazmıştım.
Eşi telefonda beni aramış bulamayınca telefonu açan kızıma, "baban yazmaya devam etsin; beni dinlemiyor belki onu dinler" demiş. Üçüncü sıçrayıştan sonra, bir daha hiç sıçrayamadı.
Son Söz: Bir çekirge ölür, bin çekirge doğar.
Paylaş