Kamu borçları (II)

ÇARŞAMBA günkü yazıda her ülkede, kamu iç borçlarının, halkın alacağına eşit olduğunu, dolayısıyla, ortada gelecek nesillere intikal edecek bir borç olmadığını anlatmıştım.

Kamunun dışarıdan borçlanması halinde, borçlanan ülkenin, gelecek nesillerine bir yük bıraktığı açık. Ancak burada da olaya küresel pencereden bakınca, yine dünyanın gelecek nesillerine, bu nesilden miras bırakılan bir borç olmadığını görüyoruz. Ancak, borçlanma uzun vadeli bir süreç olduğuna göre, ortada gelecek nesillere bırakılan bir şey olduğu da kesin. Peki bu şey nedir? Bırakılan, gelecek nesillerin yaratacağı milli geliri, ülke içindeki vatandaşlar ve ülke dışında devletler arasında nasıl bölüşeceğine dair bir ipotekli bir sözleşmesidir. Dolayısıyla kamu borçları bir ‘‘gelir dağılımı’’ meselesidir. Bu yönüyle de ilk nazarda görüldüğün tersine, finansal değil ‘‘siyasal iktisat’’ konusudur.

* * *

Kamu borçları, az gelişmiş ülkeler için, gelişmiş ülkelere göre çok farklı bir anlam ve önem taşır. Milli gelirinin yüzde 160'ı kadar kamu borcuna sahip bir Japonya için, kamu borcunun ifade ettiği şeyle, milli gelirinin yüzde 80'i kadar kamu borcu olan Türkiye için kamu borcunun ifade ettiği şey aynı değildir. Aradaki esas fark, devletin kamu borçları için ödediği reel faizdedir. Dünyanın gelişmiş ülkeleri, kamu borçlarını reel olarak yüzde 2-3 faizle finanse ederken, Türkiye, Arjantin, Brezilya için bu rakam yüzde 15-20 arasındadır. Dolayısıyla, az gelişmiş ülkelerin kamu borçlarının esas kaynağı, borcun anaparası değil, borca takla attırtmak için verilen fahiş faizlerdir. Üstelik, çoğu gelişmiş ülkelerde kamu borçları, belli yapısal dönüşümleri finanse etmek için alınmıştır. Alınan borçlarla yeniden yapılandırılan ekonominin getirisi, yani milli gelir artışı, o borç için ödenen faizden yüksektir. Dolayısıyla kamu borçları için ödenen faizler, milli gelir dağılımı bozmaz. Kaldıki, bu ülkelerde kamunun yabancı parayla alınmış ‘‘iç veya dış borcu’’ yoktur. Ayrıca, cari işlem fazlası veren ülkelerin teorik olarak ‘‘dış borcu’’ sıfırdır. Verdiği surplus (fazla) kadar da dış alemden alacağı vardır. Japonya 750 milyar dolar rezerve sahip. Yani Japon milleti, başta Amerikalılar olmak üzere, dünyanın birçok milletinden alacaklıdır.

* * *

Bir kez daha dikkatleri reel faizlere çekmek istiyorum. Türkiye'nin 215 milyar dolara dayanan kamu borcunun ana kaynağı, geçmiş yıllarda verilen faiz dışı bütçe açıkları değil, devletin doğrudan veya dolaylı olarak ödemek zorunda kaldığı yüksek (fahiş) reel faizlerdir. Dolayısıyla, kamu borcu meselesinin çözümü de ‘‘reel faizlerin düşürülmesinden’’ geçmektedir. Ekonomide son zamanlarda elde edilen pozitif gelişmelerin kalıcı hale gelmesi için, reel faizlerin daha da hızlı düşmesi şarttır. Geçen yazımda ‘‘Türkiye bir mali kriz tehlikesinden hızla uzaklaşıyor’’ derken, bu hükmümü reel faizlerde elde edilen gerilemeye dayandırıyordum.

* * *

Kamu borçlarının, ülke ekonomisininde istikrar sağlanmasına engel teşkil eder boyuta gelmesi, ‘‘faizi yüksek-dövizi düşük’’ tutma saplantısından kurtulamayan bátıl iktisat anlayışının eseridir. Bu sakat politikanın amacının ‘‘enflasyonu indirmek’’ olduğu ileri sürülmüştür. Tam tersine, bu berbat politika yüzünden ne enflasyon kalıcı olarak düşmüş, ne de ekonomi (içe dönük yapıdan kurtulamadığı için) yeterince büyümüştür.

Son Söz: Borcun miktarını bırak, faizine bak.
Yazarın Tüm Yazıları