‘Kalleş’

UZANLARIN işlettiği Çukurova ve Kepez hidroelektrik santrallarına devlet tarafından el konulmasından sonra, yine Uzanlara ait Star gazetesinin ertesi gün attığı başlık ‘‘Kalleş’’ idi.

Burada kalleş, Başbakan R. Tayyip Erdoğan oluyordu. Gazeteye göre Tayyip Erdoğan, kendisine tehlikeli bir siyasi rakip haline gelen Cem Uzan'dan kurtulmak için, elindeki devlet yetkisini haksız olarak, hatta ‘‘kalleşçe’’ kullanarak, Uzanları iktisaden çökertme yolunu seçmişti.

* * *

Düşünün; devlet, haksız rekabet yaptıkları ve kamu çıkarlarını gözetmedikleri iddiasıyla, Uzanlara verilmiş bir işletme imtiyazını iptal ediyor. Bunun üzerine imtiyaz sahibi Uzanlar, yine sahip olduğu gazeteden başbakana ‘‘kalleş’’ diye hitap etmekten hiç fütur getirmiyor. Bu iptal, kanunlara uygun mu değil mi, ben bilmiyorum. Mahkeme kararı çıkıncaya kadar da kimsenin kesin bir şey söylemesi mümkün değil. Ama imtiyazı iptal edilen Uzanlar, bu iptalin kanunlara aykırılığına ve bunun siyasi bir rakibi elimine etme eylemi olduğuna karar vermişler. Bununla da yetinmeyip, bu kararın arkasında olan Başbakan'ı ‘‘kalleş’’liğe mahkum etmişler bile. Dikkat edin, Uzanlar, hükümetin bu kararına karşı, (en doğal hakları olan) hukuki bir kampanya değil, kararı alanlara hakaret kampanyası başlatıyor. Bunu da gazeteleri vasıtasıyla yapıyor. Nitekim, Uzanların sahip olduğu medya dışında hiç bir basın yayın organı, iptali böyle değerlendirmiyor. Zaten, Star'ın sahibi Uzanlar olmasa, o gazete de böyle bir başlık atmazdı. Patron emretti diye, bir başbakana karşı bu kadar saygısız olabilen bu gazeteden kim korkmaz? Sıradan bir iş adamının, gazetecinin, bürokratın hatta hákimin veya savcının, bu şartlar altında Uzanların herhangi bir eylemine karşı çıkması veya bir karar alması ve uygulaması mümkün mü? Peki o durumda Uzanların haksız olduğu olayı bilenler ne diyecek? Herkes korkuyor! Eğer AKP hükümeti de aynı psikozda olsa ve yasalara uygun olduğuna inandığı bir kararı, Uzanların gücünden korkup, uygulamasa ne olacak? Böyle devlet idaresi, böyle ülke yönetimi olur mu? Neresinden bakarsanız bakın pis bir tablo.

* * *

Biz bu hale bir günde gelmedik. Banka, basın ve ticaretin ‘‘tek elde’’ toplanmasının sakıncalı olduğunu anlamadık. Uzanlar bu işi bir adım daha ileri götürdüler ‘‘banka, medya, ticaret artı siyaset’’ kertesine taşıdılar. Bu kadar gücün tek elde toplanmasının ‘‘yapısal bir sakatlık’’ olduğunun toplumuzda halen de anlaşılmadığı kanaatındayım. Yaşadığımız çirkinlikler, ‘‘iyi insan-kötü insan’’ ölçütüne indirgenemez. Uzanlar kötü, Karamehmetler iyi; Bilginler-Cinerler kötü, Doğanlar iyi diyerek bir yere gidemeyiz. Serbest pazar ekonomisine dayalı, liberal bir demokrasinin mimarisinde mutlaka ‘‘iş bölümüne’’ riayet edilmelidir. Siyasetle, ticaret; bankacılıkla, sanayicilik bir arada olamaz. Önce, hangi işlerin tek elde toplanamayacağının bilincine varmamız şart. Sonra her işin kendi başına kárlı olması ilkesine inanacağız. Sürekli zarar eden her şirketin aslında‘‘şike’’ yaptığını yani hilekár olduğunu bileceğiz. En önemlisi, basın özgürlüğünün, basının ekonomik özgürlüğü olduğunu idrak edeceğiz.

Son Söz: Besleme basın, özgür olamaz.
Yazarın Tüm Yazıları