YILIN bu aylarında şirketler, bir sonraki yılın bütçesini yapmaya başlar. Bütçenin bir planlama ve kontrol aleti olarak kullanılması, benim master tezimin konusuydu. Bütçe hazırlamak, gerek devletler gerekse şirketler için, yönetim sürecinin çok önemli bir aşamasıdır. Bütçe, sayısal bir dokümandır; ama bir sayılar dizisi değildir.
Bütçe, belli varsayımlara dayanarak hazırlanan bir ‘eylem planı’dır. Özellikle Japonlarla çalışanlar, bütçeden daha ziyade, ‘İş Planı’ (Business Plan) deyimine aşınadır. Çünkü Japonlar, üzerinde konuşulan projeleri bir ‘business plan’a bağlamadan karar almazlar. İş planları, bir veya birkaç yıl için hazırlanır.
Eğer iş planı üç veya beş yıllıksa, planın birinci yılı için bütçe yapılır. Bütçeler, hem dış çevrede yani ‘makro ekonomide’ meydana gelecek değişimleri hesaba katmalı, hem de işletme yönetiminin öngördüğü matematik iç tutarlılığa sahip olmalıdır. İşletme yönetiminde, bütçenin ne kadar önemi olduğu muhabbeti, bir süredir demode olmuştu. Ancak, son bir yıl içinde okuduğum makalelerden, bütçe konusunun yeniden moda hale geldiğini görüyorum.
Bütçe, varsayımlara dayalı bir modellemedir. Varsayımlar değiştikçe istenilen sonuçlara ulaşmak için yapılması gerekenler değişir. Kısaca yılbaşından önce hazırlanan ‘eylem planı’nın, yani bütçenin, yıl sonuna kadar aynen uygulanması mümkün olmayabilir. Bu değişiklik ihtiyaçlarını karşılamak için ‘esnek bütçeleme’ teknikleri geliştirilmiştir. Şimdi esnek bütçelemeden de öte, değişen varsayımların sonuçlar üzerindeki yansımalarını bulmak için ‘parametrik bütçeleme’ kullanılmaktadır.
* * *
Bu yılki bütçe hazırlıklarının birinci aşaması, her zaman olduğu gibi, makro ekonomik gelişmelerin kestirilmesi olacaktır. Kurgusu Kemal Derviş tarafından yapılan ve dört yıldır kararlılıkla uygulanan ekonomik politika, çok başarılı olmuştur. Bu başarıda, uygulamada esas sorumluluğu taşıyan siyasi iktidarı ve onun lideri Başbakan Erdoğan’ı kutlamak gerekir.
30 yılı aşkın bir süre, yüksek enflasyon illeti yüzünden ciddi hasar gören bir ekonomiyi, sorunsuz bir şekilde iyileştirmek mümkün değildir. Türk ekonomisi de ‘sorunlu bir şekilde’ iyileşmiştir. Bu sorun, yüksek faizle bastırılan döviz fiyatları ve onun sonucunda ortaya çıkan cari işlem açıklarıdır. Meseleyi anlamamakta inat edenlere bir daha açıklayayım.
TL’nin değer kazanmış olması bizatihi bir ‘sorun’ değildir. Hatta iyi bir şeydir. Sorun, ödenen ve ödenmeye devam eden yüksek ‘REEL’ faizler ve yükselen ‘cari işlem açıkları’dır. Bu yüzden, Dünya Ekonomik Forum’unun hazırladığı rekabet cetvelinde, dünyanın 117 ülkesi arasında Türkiye makro ekonomik istikrarda 111. sıradadır.
Yani göz kamaştıran gelişmelere rağmen ‘en istikrarsız’, kısaca ‘krize manke’ ülkelerden biridir. Bu çok ciddi bir uyarıdır. Firmaların, 2006 bütçelerini hazırlarken bu durumu hesaba katmaları gerekir.