IRAK harbini hep birlikte izledik. Hepimiz aynı şeylere baktık, ama farklı şeyler görmüş olabiriz. Birkaç resim var ki, gözümün önünden hiç gitmiyor.
Birincisi, Amerikalı askerin elini öpen entarili Iraklı genç. Resme, uzun uzun baktım ve niye bu hareketi yapıyor diye düşünmeye başladım. Herhalde Amerikalı asker, Arap genci yanına çağırıp ‘‘elimi öp’’ demedi. Peki niye öpüyor? Acaba, o gencin devrilen rejime karşı bir kini mi vardı? Yoksa o genç farklı bir etnik veya dini kökenden mi geliyor; bilmiyorum. Saddam'dan kurtulduğuna sevinmiş olabilir. Ama niye sokak ortasında, netice itibariyle ülkesini işgal eden ordunun bir askerinin elini öpüyor? İllaki Amerikalı askere kurşun sıksın veya taş atsın demiyorum. Minnettar dahi olabilir, ama niye elini öpüyor, onu soruyorum. Sonra aklıma bizim ‘‘bükemediğin bileği, öp’’ özdeğişimiz geliyor. Acaba Arabistan'da da aynı değer yargısı geçerli mi diye düşünüyorum. İnsanın, bükemediği bileği öpmesi bu mu demek? Zannetmiyorum. Peki, bu yaltaklanma niye?
* * *
Bir başka unutamadığım tablo. Amerikan bombardımanı yüzünden iki kolu kopmuş, vücudu yanmış, ölmeyi isteyen sürmeli gözlü erkek çocuğun, yürek yakan bakışları. Çocuğun alnındaki terleri mendille silen kadının, gözlerinin kapakları indikçe, pınarlarından çoğu içe, azı dışa dökülen göz yaşları. Şu koskoca savaşın amacı, ne idiyse, sadece bu çocuğun kollarının kopmasına değer mi diye kendime soruyorum.
* * *
Hastanelerini bile yağmalayan Iraklılar geliyor zihin ekranıma. Hatırlamaya çalışıyorum. Acaba fakir Japonlar veya Almanlar, Amerika ülkelerini işgal edince, zenginlerin evlerini, devlet dairelerini ve hastaneleri yağmalamış mıydı? Sonra düşünüyorum, acaba başka hangi milletin fertleri, işgal orduları şehirlerine girerken bu bencil ve ádi eylemlere kalkışır diye?
* * *
Derken bambaşka bir resim canlanıyor zihnimde. Kendisine çiçek sunan Arap gencine, içten, mutlu ve mahçup bir gülüşle teşekkür eden Amerikalı çıtıpıtı sarışın kız askerin bakışlarını hatırlıyorum. Ne karışık bir histir bu? Biri, işgalci galip ordunun mağrur askeri, ama bir kız. Öbürü mağlup bir milletin mahçup delikanlısı, ama bir erkek. Biri çiçek veriyor, diğeri alıyor. Bir kıvılcım çakıyor bu iki insan arasında. Bir anlık aşk, işte bu diyorum.
* * *
Resim sergisinde dolaşmaya devam ediyorum. Tankının üzerinde bikini mayosuyla güneşlenen kadın asker tablosunun önünde duruyorum. Allahım, bu ne tezat. Erkekler cennete gitsin diye kara çarşaflara sokulan kadınların ülkesinde, yolun ortasındaki devasa öldürme makinasının üstünde, ona hükmeden kadın asker, mayosuyla güneşleniyor. Üstelik, kadınlar kara çarşaf giyidiği için, Allahın kendilerine arka çıkacağına inananların, rezil bir şekilde mağlup olduğu bir savaşın dumanları daha tüterken, bu yarı çıplak kadın tüm çevreye meydan okuyor sereserpe yatışıyla. Kimse, değil ona elini sürmek, kem nazar bile atamıyor. Çünkü o, galip ordunun bir askeri.