Irak seçimleri ve Türkiye

IRAK’ta, benim hiç ummadığım kadar başarılı bir seçim yapıldı. Bu seçimle Irak’ta demokratik bir hükümet kurulması meselesi halledildi denemez.

Yine de işgal sonucunda iktidarı kaybeden Sünni’lerce engellenmeye çalışılmasına ve boykot edilmesine rağmen, seçimlerin yüksek katılımla ve nispeten güven içinde yapılmış olması önemlidir. Orada, kendi kendini yönetmeye talip bir halk bulunduğu anlaşılmıştır. Olay küçümsenemez.

* * *

Bu seçimlerle birlikte, aslında ‘malûmu ilám’ şeklinde bile olsa, bizim açımızdan sakıncaları olan bir tablo resmen tesçil edilmiştir: Kuzey Irak’a Kürt’ler hakimdir. Bu sebeple, Kerkük’te istedikleri şekilde at oynatmışlardır. Pek tabii, bu kuvvet gösterisini, yıılardır işbirliği içinde oldukları Amerikalılara borçlular. Bu gelişme, yörede bağımsız bir Kürt Devleti kurulmasına yol açabilir. Maalesef, böyle bir devletin kurulması, aynı ateşin Türkiye’ye sıçramasına sebep olabilir. Güney Doğu Anadolu’da yeni bir ayrılıkçı ayaklanma başlayabilir. Henüz PKK ayaklanmasının yaraları sarılmadan, bu bölgede yeni çatışmalar çıkması talihsizlik olur. Gelin, soğukkanlı bir durum değerlemesi yapalım:

1- 2003 yılında ABD, Saddam’ı devirmeye karar verdi. Bu amaçla, iki cephe açmak istedi. Birincisi Kuveyt üzerinden Güney cephesi, diğeri Türkiye üzerinden Kuzey cephesi. Ancak ikinci cephe harekatına izin veren hükümet teskeresini Meclis kabul etmedi. Bu cephe açılamadı.

2- Hatırlanacağı üzere, teskere oylanmadan çok önce hükümet, ABD’ye her türlü kolaylığı göstermişti. Kullanılacak iskeleler, yollar ve köprüler ABD tarafından onarılmıştı. Hatta asker yüklü gemiler İskenderun limanı açıklarına gelmişti. Buna rağmen, teskere Meclis tarafından kabul edilmedi. Bu ret, Amerika’ya karşı yapılan çok büyük bir ayıptır. Türk devletinin itibarı açısından da müthiş bir kayıptır.

3- Ben, ABD’nin bizim topraklarımız üzerinden cephe açmamış olmasının Türkiye’nin çıkarına olduğuna kaniim. Ret, neticede hayırlı olmuştur. Ama hükümetinin, önce söz verip, sonra kararı Meclisten geçirtememesi tam bir fiyaskodur. Sebebi zayıf ‘liderlik’tir.

4- Şunu bilhassa vurgulamak istiyorum. Teskere geçip Kuzey cephesi açılsaydı bile ABD, Kürtleri bir yana itip, Kuzey Irak’ın denetimini Türk Ordusuna bırakmayacatı. Buna, Avrupa Birliği Devletleri de asla rıza göstermezdi. Nitekim sonradan alınan ve Türkiye için, ABD askerlerinin topraklarımızın üstünden geçmesinden çok daha tehlikeli olan ve milletçe fedakarlık gerektiren 10 bin asker yollama kararımız, başta Kürtler olmak üzere Iraklıların itirazıyla kabul görmedi.

5- Tekrar ifade edeyim. Teskerenin reddi, çok büyük bir ayıptır ama bundan dolayı Türkiye’nin Kerkük’ü elden kaçırdığı doğru değildir.

6- Kerkük konusundaki hassasiyetimizi sadece Türkmen kökenli Iraklıları düşünerek söylüyorsak bu, iç ve dış siyaset açısından bir gaftır. Çünkü T.C. vatandaşı, on milyondan fazla Kürt kökenli Türkün, Türkmenlerden çok daha fazla sayıda Kürk kökenli Iraklı akrabası vardır. Böyle bakılınca, Kuzey Irak’takilerin hepsi, bizim akrabamızıdır.

7- Türkiye, iç güvenlik meselesini, Humeyni, Hafız Esat ve Saddam zamanlarında nasıl halletmişse, yine de halledecektir. Hatta şimdi, kalıcı çözüm geliştirme imkanı daha da fazladır.

Son Söz: Zafer, başkalarının atıfetiyle değil, gayret ve cesaretle kazanılır.
Yazarın Tüm Yazıları