İKTİSATÇILIK, bir bakıma kehanette bulunma mesleğidir. İlgi çeken kehanette bulunmanın kuralı da ‘‘felaket’’ haberi vermektir.
İnsanların ahirete inanmalarını sağlayan telkinler, cennetin güzelliklerini vurgulamaktan çok cehennem ateşinin yakıcığına yer verir. Zaten kadim Arapça'da ‘‘hûri’’nin anlamı güzel kız değil, üzümmüş. Yani cennet o kadar da tamah edilecek bir yer değil. 2003 ile ilgili korkuların hiçbiri gerçekleşmedi. Ne Irak savaşı, ne tezkerenin reddi, ne Kıbrıs sorunu, ne de bomba felaketleri ekonomiyi rayından çıkaramadı. Eko-diyalog ortaklarım Asaf'la, Deniz'in tedavi kabul etmez iyimserlikleri, bu yıl onları ‘‘haklı’’ çıkardı. Unutmasınlar, papaz her zaman pilav yemez.
* * *
Hürriyet gazetesinde ekonomi yazarlığına başladığım 1983'ten bu yana, pek çok yılbaşında ‘‘Hükümetin Karnesi’’ diye yazı yazdım. Bu karnede, hükümetin geçmiş yıl icraatını, ekonomi siyasetinin hedefleri olan beş değişkene ‘‘5’’ üzerinden notlar verdim. Bir süredir bu değerleme yöntemini bırakmıştım. Bu yıl, daha önceleri değerlemeye dahil etmediğim bir hedef ilavesiyle, karneyi tekrar vereceğim.
* * *
Uzun vadede her ekonominin beş stratejik hedefi vardır. Bunlar sırasıyla 1) Büyüme, 2) Fiyat İstikrarı, 3) Döviz Dengesi, 4) İstihdam, 5) Milli Gelir Dağılımının Daha Eşitlikçi Hale Gelmesi'dir. Bu performans kriterlerine bu yıl 6) Serbest Pazar Ekonomisinin Kurumsallaşması'nı ekliyorum. Kırk dört yıl önce Roterdam İktisat Enstitüsü'nden ODTÜ'ye gelmiş hocalarımız da bu altıncı hedefe benzer bir gösterge üstünde dururlardı. Aklımda yanlış kalmadıysa, buna ‘‘demokrasinin ve ekonominin kurumsallaşması’’ derlerdi. Aslında başta Tinbergen olmak üzere, Roterdam İktisat Okulu, sosyal demokrattı. Hatta ‘‘demokratik sol’’du. Ama serbest pazar ekonomisinin faziletine yürekten inanmışlardı.
* * *
Türk ekonomisi, 2003 yılında, hem yüzde 5'ten fazla büyümüş hem de enflasyonu yüzde 30'dan, yüzde 18'e geriletmiştir. Dolayısıyla bu iki dersten ‘‘çok iyi’’ not almıştır. Döviz dengesi (yani cari işlem açığı) bakımından, 2003'te belli bir kötüleşme vardır. 4-5 milyar dolar arası bir açık oluşacaktır. Buna karşılık, Türkiye'nin milli geliri 230, döviz gelirleri toplamı yaklaşık 70 milyar dolar olacaktır. Yani döviz açığı önemli değildir ve milli gelire oranı yüzde 2'yi geçmeyecektir. Bu dersten de ekonomi ‘‘iyi’’ not almıştır. İstihdam artışı veya işsizliğin azalması meselesinde kayda değer bir iyileşme yoktur. Ama, enflasyonun böylesi ciddi bir oranda düştüğü bir yılda, bu kalemde de elde edilen sonuç yine de yüz güldürücüdür, verilmesi gereken not ‘‘geçer’’dir. Benzeri olumlu gidişi milli gelir dağılımının daha eşitlikçi hale gelmesinde de görüyoruz. Dolayısıyla verilmesi gereken not ‘‘iyi’’dir. Özet olarak, ekonomimiz bu yıl sınıfı ‘‘iyi’’ ortalamayla geçmiştir. Altıncı performans kriterine ‘‘yapısal dönüşüm’’ de diyebiliriz. Bilindiği gibi Türkiye'ye, Cumhuriyet'ten devreden ‘‘devletçi’’ bir ekonomi anlayışı hákimdir. Bu resmi dünya görüşü, bütün az gelişmiş toplumlarda mevcut ‘‘sahibini arama’’ veya ‘‘sahiplenme-himaye etme’’ dürtüleriyle birleşince, ortaya serbest pazar ekonomisinin mantığıyla bağdaşmayan uygulamalar çıkmaktadır. Ben, bu kriterde de hükümete 2003 için ‘‘iyi’’ not veriyorum.